Atatürk döneminde Afganistan'ın başında olan, Türkiye'yi de ziyaret eden Emanullah Han'ın kızı India, DW Türkçe'ye konuştu ve 10 yıl tahtta kalan babasının neden Afganistan'ı modernleştirmeyi başaramadığını anlatırken "Atatürk, babama çok iyi bir tavsiyede bulunmuş. O da; Afganistan'ın güçlü bir orduya sahip olmasıydı. Ama babam belki de onu dinlemedi" dedi.
India, o dönemde Afgan ordusunun var olduğuna ancak Türk ordusu gibi güçlü olmadığına dikkat çekti.
***
Türk ordusu, tarih boyunca Türk Milleti'nin en önemli dayanağı olmuştur. Zaten ordu, millet demekti, millet de ordu...
İşte bu sebeple Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk gibi davalarla Türk ordusuna kumpas kurulmuş, sonunda mevcudu 270 bine düşürülmüş ve orman yangınlarına bile müdahale etmesi engellenmiştir!
Millî ordu, milletin bütün gençlerini, eşit şartlarda aynı çatı altında toplaması ve kaynaştırması bakımından, milletleşme sürecinin en önemli dayanağıdır. Atatürk, askerî amaçlar dışında tam da bu sebeple, Emanullah Han'a güçlü bir ordu kurmasını tavsiye etmiş olabilir.
***
Şimdi, filmi geri saralım ve 2000'li yılların başına dönelim. Türk ordusuna, Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk adları altında operasyonlar düzenleneceğini, CIA'nın 1950'li yıllarda organize ettiği Gladio yapılanması çerçevesinde kurulan bir cemaatin, Türk ordusunun yönetim kademelerine kadar sızacağını, başarısız olacağı öngörülmüş bir darbe girişimi sonunda oluşturulan kamuoyu ile Türkiye'nin yönetim sisteminin değiştirileceğini 2000'li yılların başında birisi yazmış veya konuşmuş olsa, ona ne denilirdi?
En azından "komplo teorisyeni" denilirdi değil mi? Oysa 2003 yılında, millî güçlerin fişlendiğini, ülke çapında bir tasfiye operasyonu hazırlandığını, bu sebeple herkesin çok dikkatli olması gerektiğini yazıyordum. Vasat insanlar, bu değerlendirmelerimi anlamıyordu!
Daha önce de 30 Mart 1998'de uyarmıştım:
"Türk Silâhlı Kuvvetleri aleyhine çeşitli iftiralar atılıyor. Bu propagandalar, sessiz ve derinden sürdürülüyor. Tıpkı hilafeti ele geçirmek isteyen Muaviye'nin, Sıffin savaşında, Hz. Ali'nin ordusunun kafasını karıştırmak için, kendi askerlerinin mızraklarının ucuna Kur'an sayfalarını geçirmesi gibi... Bugünkü insanlık düşmanları da başörtüsü gibi inancın sembolü sayılan bir kumaş parçasını, Türk halkını birbirine düşürmek, Türk Milleti'ni kendi evlatlarından oluşan ordusuna veya birbirine karşı kullanabilmek amacıyla, mızraklarının ucuna geçirmiştir. O zamanki mesele ile bugünkü arasında büyük benzerlikler vardır. Muaviye, iktidar istiyordu, halifeliği istiyordu! Ya şimdikiler ne istiyor zannediyoruz? Onlar da iktidar istiyor; halifelik isteyeni de var. Ama bunu Türk kimliğini yok ederek yapmaya kalkışıyorlar. Çünkü dışarıdan güdülüyorlar ve emperyalistler, Türk Milleti'ni ancak din maskesi ile çökertebileceklerini hesaplamışlar.
Türk Ordusu'na bu kinin sebebi nedir? Türk Silâhlı Kuvvetleri olmasa, bu ülkede İslâm yaşayabilir mi?
Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin içinde etkin oldukları propagandasıyla, toplumun direncini kırmaya, bütün güçleri kendi etraflarında toplamaya gayret eden irtica odakları da var. Demek ki, bu iş, gecikmeden, bir-iki ay içinde çözülmeli! Büyümesine fırsat verilmemeli! Türklüğü tanımayanların İslâm diye bir davası olabilir mi? Nereden öğrenmişler, sadece istihbarat örgütlerinin bildiği 'Politik psikoloji' yöntemlerini?"
***
Bu uyarılarımın gereği 1998'de yapılaydı, sonraki olaylar nasıl gelişirdi?
Kıssadan hisse: Bugünkü göç mühendisliği ile Afganistan'da ABD'ye hizmet eden askerlerin Türkiye'ye gönderilmesi, eş zamanlı olarak Mehmetçiklere uzaktan kumanda edilebilir manyetik sıvılar zerk edilmesi konusunda da herkesi uyarıyorum ama vasat insanlar yine şaşkın şaşkın bakıyor!