Winston Churchill, “Ne kadar geriye bakarsanız o kadar ileriyi görebilirsiniz!” demiş...
Türkiye, âdeta hâfızasını kaybetmeye başladığı için, tarihe bakma imkânı yok gibi...
Atatürk’ten sonra, Türk tarihini bile Batı’nın Ari ırk görüşüne göre öğrettikleri; bugün de
yerel tarih diye, etnik tarih bilinci geliştirmek istedikleri için, kamuoyuna doğru verilerle
hitap etme şansı da azalmakta...
Atatürk, daha Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmadan önce, Sakarya Savaşı sırasında, top
sesleri arasında “Maarif Şurâsı”nı toplamış ve kendisi cephede olduğu için, toplantıya
ancak bir mesajla katılabilmişti. Bu mesajda ne mi söylemişti Atatürk?
“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en
evvel ve her şeyden evvel Türkiye’nin istikbaline, kendi benliğine, millî ananelerine düşman
olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir” sözünü söylemişti...
Bugün ise Milli Eğitim Bakanlığı “Avrupa vatandaşı” yetiştirilmesi için bütün okullara
genelge gönderiyor...
Türk kimliği zaten AKP’nin umurunda değil de Atatürkçülüğü kimseye bırakmayanlardan
çıt çıkmıyor...
Türkiye’nin birliğini sağlayan birinci temel, dil birliğidir, şimdi onu da Sevr’deki gibi
parçalamaya ve Türk toplumu içinden yeni bir millet çıkarmaya çalışıyorlar ve bunu da
Türkiye’ye Kopenhag kriterleri ve insan hakları adına kabul ettirdiler...
Kopenhag kriterlerine adını veren Kopenhag’da, Eğitim Bakanı Ulla Tornes’in kararıyla,
aralarında Türkler’in de bulunduğu 47 bin yabancı çocuğa ana dil eğitimi hakkı kaldırıldığı
sırada, Türkiye’ye AB’ye tam üyelik müzakerelerinin başlaması için Kürtçe eğitim ve yayın
şartını getirmişlerdi!
Danimarka Eğitim Bakanlığı’nın çıkış noktası, anadilin Danimarkaca olduğu ve bu dilde
eğitim yapmanın, ayakta kalabilmek için şart olduğu kabulü...
Program, “Çocuklar okula başlamadan Danimarkaca öğretmeliyiz ki, okulda Danimarkaca
konuşsunlar” görüşünden kaynaklanıyor...
5 milyonluk Danimarka, millî birliği için yabancıların çocuklarına bile daha ana okulundan
itibaren Danimarkaca öğretmeye çalışırken, Türkiye’yi yönetenler, oltanın ucundaki
Avrupa Birliği’ne giriş zokasını yutmuş durumda...
Türkiye’nin millî birliğini temelinden sarsacak, Türkiye’yi toprakları itibarıyla Türk’ün
elinden alacak yasal altyapıyı tamamladılar bile...
Yoğunlaşan misyonerlik faaliyetleri ve özellikle Güneydoğu, Doğu Karadeniz ve Ege’deki
istihbarat çalışmalarından net bir şekilde anlaşılıyor ki, Türkiye’de son dönemlerde sahneye
konulan oyun, Türk Milleti’nin ruhunu zaptetmeye yöneliktir.
Atatürk, savaşın bu yönünü de görerek, 1937 yılında, askerle hitaben, “Büyük millî disiplin
okulu olan ordunun; ekonomik, kültürel, sosyal savaşlarımızda bize aynı zamanda en
lüzumlu elemanları yetiştiren büyük bir okul haline getirilmesine, ayrıca itina ve himmet
edileceğine şüphem yoktur” demişti...
Atatürk, “Türk Ordusu, insanca ve bağımsız yaşamaktan başka gâyesi olmayan milletin,
aynı ideale bağlı ve yalnız onun emrine tâbi ve sadık öz evlatlarından mürekkep muhterem
ve kuvvetli bir heyettir” diye Türk Ordusu’nun milletle ilişkisini ortaya koymuştu...
Bugün ise, Türk Ordusu’nu başörtüsü tartışması ile milletten koparmaya çalıştılar...
Sonra da mensuplarının başına çuval geçirerek, Türk ve dünya kamuoyunda itibarını
düşürdüler...
Atatürk, vatan savunması ile ilgili olarak kamuoyunun nasıl oluşturulması gerektiğini bir
vasiyet gibi anlatmıştı:
“Bütün Türk milletini, cephede bulunan ordu kadar, duygu, düşünce ve hareket
bakımından savaşla ilgilendirmeliydim. Yalnız düşman karşısında bulunanlar değil, köyünde,
evinde, tarlasında bulunan herkas, milletin her ferdi, silahla vuruşan savaşçı gibi kendini
görevli sayarak bütün varlığını yalnız mücadeleye verecekti...
Bütün maddi ve manevi varlığını vatan savunmasına vermekte ağır davranan ve titizlik
göstermeyen milletler, savaş ve muharebeyi gerçekten göze almış ve başarabaleceklerine
inanmış sayılmazlar...
Gelecekte harplerin tek başarı şartı da en çok bu arz ettiğim noktaya bağlı olacaktır.”
Şimdi, bütün Türk milletini, kendisine yönelik tehditler konusunda uyaran var mı?
Hadi bunu AKP hükümetinden beklemek mümkün değil, Genelkurmay, niçin Türk halkını
uyarmıyor?
Türkiye’deki “coni medyası” Türkiye aleyhine yayınlar yapıyor, Türk Milleti’ne karşı
psikolojik savaş sürdürüyor, hükümetle ve misyoner kuruluşları ile elele milli kimliği
çözmeye çalışıyor...
Askerlerin bu alanda hiçbir görevi yok mu?