Rockefeller parasıyla AZINLIK TAPULARI ARAŞTIRILIYOR!

Tarih Vakfı, Rockefeller Vakfı'ndan aldığı para ile "Yerel
(Etnik) Tarih Grupları" oluşturdu.

Türk vatandaşlarından oluşan gruplar, pilot bölgelerde, öncelikle
etnik grupları, Ermeni ve Rumlara ait eski mezarlıklar ve eski
gayrımenkullerin bugünkü tapu durumunu araştırıyor!

TARİHLE İLGİSİ YOK!

Tarih Vakfı, proje kapsamında, İstanbul, Ankara, Konya, Mersin,
Bursa, Gaziantep, Mardin, Çanakkale, Antakya, Trabzon, Ünye
gibi yerleşim merkezlerinde tarihle hiçbir ilgisi olmayan gençleri
biraraya getirip sözde tarih araştırması yaptırıyor!

FARKLILIKLARI KAYDEDİN

Grupları biraraya getiren toplantıda şu ifade kullanılıyor:
"Araştırmaların görsel malzemesini üretirken, mekanların ve
insanların ele alınışında otantik olanı tespit etme anlayışı yerine,
yerel dokunun ve insani dokunun karmaşık çeşitliliğini kaydetmek
gerekir."

BASIN NASIL KULLANILIR?

Dr. Akşin Somel, araştırma yapılırken, devlet kaynaklarına ve
ulusal basın-yayına itibar edilmemesini istiyor. Ancak, proje
yöneticileri ulusal basında yerel tarih haberlerine yer ayrılmasını
sağlayacak bir iletişim ağının örgütlenmesini de hedefliyor.

Tarih Vakfı, Rockefeller Vakfı'ndan aldığı para ile Yerel Tarih
Grupları oluşturdu. Tamamen Türk vatandaşlarından oluşan
gruplar, pilot bölgelerde, öncelikle etnik grupları, Ermeni ve
Rumlara ait eski mezarlıklar ve eski gayrımenkullerin bugünkü tapu
durumunu araştırıyor!

Yerel Tarih Grupları'nın ne yaptığı Tarih Vakfı'nın İnternet
bültenlerinde açıkça sergileniyor. Tarih Vakfı'nın İnternet sitesinde
"Yerel Tarih Grupları Bülteni" tanıtılırken, Yerel Tarih Grupları'nın,
ana uğraş alanı tarih olmayan, toplumsal duyarlılıkla bir araya
gelmiş kişilerden oluştuğu ve projenin Rockefeller Vakfı'nın desteği
ile başladığı ilan ediliyor!

Proje kapsamında, İstanbul, Ankara, Konya, Mersin, Bursa,
Gaziantep, Mardin, Çanakkale, Antakya, Trabzon, Ünye gibi
yerleşim merkezlerinde, tarihle hiçbir ilgisi olmayan kişileri biraraya
getirip sözde tarih araştırması yaptıran Tarih Vakfı, bu kişilere hitap
ederken, "Verili tarih bilgileriyle yetinmeyip, tarihle ilgilenmeyi
sadece mesleği tarihçilik olanlara bırakmadan bir araya geldiniz. Bu
beraberliğe Yerel Tarih Grupları öncülük ediyor. Biz bu oluşumun
giderek büyüyüp gelişeceğine inanıyoruz" diyor.

Küreselleştirmenin şehir devletleri planında, ulusal bilinç yerine
şehirlilik bilincinin ön plana alındığı öngörüsüyle bakıldığı zaman
Tarih Vakfı'nın amacı çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Vakıf,
projenin amacını "Bu proje ile, yeteri kadar gelişmemiş olan bir
coğrafyaya bağlı üyelik duygusunu, kent ve kentli olma bilincini
geliştirmek ve tarihe yakınlık duyan, kültür mirasına sahip çıkma
güdüsüyle etkin olmak isteyen kişilerin bir araya gelmeleri, kendi
yaşam çevrelerinde bu bilincin yaygınlaştırılmasına yönelik
çalışmalar yapabilmeleri" olarak açıklıyor... Ancak, faaliyetler
incelendiğinde amacın ne olduğu ortaya çıkıyor...

FARKLILIKLARIN TARİHİ!

Sitede Akşin Somel'in "Gaziantep Yerel Tarih Grubu" toplantısında
yaptığı "Yanıbaşımızdaki Tarih" başlıklı konuşması veriliyor:

Akşin bu konuşmasına"Geleneksel Tarih Anlayışı"nı eleştirerek
başlıyor:

"Türkiye'de tarih denildiğinde aklımıza genellikle ya tarihsel
kahramanlıklar, cenkler, meydan muharebeleri veya önemli
şahsiyetler, kahramanlar, komutanlar, hükümdarlar, devlet adamları
gelmektedir.

(...)Büyük olaylardan ve kahramanlıklardan oluşan tarih, her ne
kadar kulağımıza hoş ve çekici gelse bile az veya çok destanımsı
veya masalımsı kalmaya mahkûmdur, zira gerçek hayattan,
toplumsal yaşamdan soyutlanmıştır. (...) Bu çerçevede toplumsal
tarih, sadece büyük tarihsel kişiliklerin değil, aynı zamanda
toplumda yaşayan farklı üretici ve kültürel zümrelerin tarihi de
olmalıdır.

(...) Yerel tarih araştırmalarının yaratacağı yerel sesler ve yerel tarih
yorumları, ulusal tarihin bir anlamda tek taraflı merkezi bakışına ve
önyargısına potansiyel bir eleştiri ve yapıcı bir alternatif yaklaşım
sunacaktır.

(...) Dolayısıyla analitik özellikli ve normatif olmayan, yani
gönlümüzün arzuladığını, olması gerekeni ve isteneni değil, ama
hoşumuza gitmeyecek olgularla karşılaşma pahasına dahi olsa
olumlu olumsuz özellikleriyle bilfiil gerçekleşmiş olan vakaları
inceleyen ve anlamaya çalışan yerel tarih araştırmalarına, deyim
yerindeyse, muhtacız.

(...) Yerel tarih incelemelerine girişmek bir anlamda toplumsal tarih
araştırmaları yapmak demektir. Toplumsal yaşamın her yönünü ve
ayrıntısını kendine araştırma nesnesi yapabilen toplumsal tarih
kaçınılmaz olarak yerel olmak zorundadır da. (...) Çocukluktan
üniversite çağına kadar sadece hamasî tarih bilgisi ezberlemek
zorunda bırakılan kuşakların gözünde tarihin toplumsal bir anlamı
yoktur.

(...)Tüm anlattıklarım çerçevesinde kısaca ifade etmek gerekirse
yerel tarih denildiğinde yanıbaşımızdaki tarihi anlıyoruz. Bu kavram
içinde, mahallemizdeki tarihî çeşmeyi, eski kitabeyi, köhne binaları,
ulu camiyi, kapalı çarşıyı, ailemize ait dedelerimizden ve
ninelerimizden kalma elbiseleri, çanak çömlekleri, sefer taslarını,
işlemeleri, eski fotoğrafları, oymalı dolapları vb. şeyleri aklımıza
getirebiliriz. Aile büyüklerimizin geçmişte yaşananlara ilişkin
hatıraları da yanıbaşımızdaki tarihin bir parçasıdır. Diğer taraftan,
mahallemizin köklü bakkaliyesinin, pastanesinin, kırtasiye
dükkânının, kısacası bunların her birinin kendine göre bir tarihsel
öyküsü vardır ki bunlar toplumsal tarihin birer parçasıdır. Ait
olduğumuz kasabanın yerel gazetesi, güreş kulübü, belediye
teşkilâtı, itfaiye örgütü, cami güzelleştirme derneği de bunlara dahil
edilebilir. Öte yandan, geleneksel bir muhaceret ülkesi olan
Türkiye'de kökenleri Balkanlara, Rusya'ya veya Kafkasya'ya
dayalı olan pek çok ailenin günümüz genç kuşak torunları,
cedlerinin muhaceret öyküsünü, Anadolu'ya gelişleri sürecini, iskân
edildikleri yerlere uyum sağlama problemlerini ve beraberlerinde
Türkiye'ye getirdikleri kültürel zenginlikleri toplumsal ve yerel tarih
araştırması konusu yapabilirler"

İSTİHBARAT RAPORU GİBİ

Kısacası, Yerel Tarih Grupları'ndan istenen bilgiler bir araya
getirildiğinde Türkiye hakkında mükemmel bir istihbarat raporu
ortaya çıkmış olacak! Üstelik, bir sürü istihbarat görevlisi ve daha
fazla masraf yerine, tarihten anlamayan bir gönüllüler ordusu
tarafından derlenmiş bir rapor...

MERSİN GRUBU

Mersin Yerel Tarih Grubu çalışmaları anlatılırken şu ifadeler
kullanılıyor:

"Sözlü tarih, araştırılan şeyle ilgili daha fazla bilgiye ulaşılmasını
sağlar ve bizi 'resmi tarihten daha fazla tarih' noktasına getirir. Bu
anlamda adeta bir 'karşı tarih' görüntüsündedir.

İnsandan arındırılmış tarihin içini insanla doldurmak; resmi tarih
yazılırken dışında bırakılanları tarihe katmak, aşağıdan tarih
yazmak, en aşağıdakilerin tarihini yazmak çabasıdır."

Mersin Grubundan Resul Yiğit, grup toplantısında Mersin
Halkevi'nin kuruluşundan bahsediyor ve şöyle diyor:

"Eski Rum Kilise'sinin salonu onarılarak müsamere ve konferans
salonu haline getirildi."

Gündüz Artan'ın Mersin Şehir Mezarlığı ile ilgili konuşmasından:

"Ayrı dinlerden ölenlerin bir arada gömüldüğü ve ortasında bir de
şehitlik bulunan Mersin Şehir Mezarlığı bizim için sevgi ve hoşgörü
anıtıdır. Mersin'de 1930'lu yılların ortalarına kadar, çeşitli dinlere
hatta mezheplere ait ayrı mezarlıklar vardı.

1935 yılında Belediye Başkanı Mithat Toroğlu'nun girişimiyle
bugünkü Şehir Mezarlığı'nın yeri kamulaştırılmıştır. 400 dönüm
arazi üzerinde gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra 1936 yılında
Şehir Mezarlığı hizmete açılınca eski mezarlıkların kullanılması
yasaklanmış; isteyenler eski mezarları buraya naklettirmişlerdir.

Başlangıçta ortadaki yolun doğu tarafı Müslümanlara, batı tarafı ise
diğer din ve mezheplere ayrılmıştı. Kent nüfusunun hızla artması
ancak gayri Müslimlerin de giderek azalması nedeniyle zamanla bu
ayrım kendiliğinden ortadan kalkmış, mezarlık, bütün dinlerin
mensupları için karma bir mezarlık halini almıştır."

Uray Caddesi ile ilgili bir konuşmadan:

"Bu caddede Latin Kilisesi, Maroni Kilisesi, ticarethaneler ve daha
çok gayri Müslimlerin evleri bulunuyordu. Hükümet Konağı'ndan
sonra da caddede sağlı sollu sıralanmış ticarethaneler bulunuyordu.
İstasyondan şimdiki Uluçarşı'nın olduğu yere kadar Fransızlar
tarafından yapılmış olan dekovil hattı vardı. Bu hat 1931 yılında
söküldü.

Uray Caddesi Mersin'in en eski yerleşim yerlerinden biridir.
Caddenin kuzeyi Frenk Mahallesi'ydi. Caddenin deniz tarafında
Alman İskelesi, Belediye İskelesi, Taş İskele ve gümrük iskeleleri
bulunuyordu.

Caddenin eski ve önemli yapılarından biri de şimdiki Mersin
Çarşısı'nın yerindeki Fransız Acentesi diye adlandırılan binaydı."

Mersin Latin - İtalyan Katolik Kilisesi Rahibi Hanri Leylek,
toplantıda, Eski Katolik Mezarlığı'nı anlatıyor:

"1874 yılında Mersin'de bulunan rahipler büyük bir arsa satın alıp
bunun büyük bir kısmını mezarlık olarak kullanmaya başladılar.
Kapusiyen Caddesi, kilise ile o mezarlığı birbirine bağlayan
caddeye verilen isimdi. 1899'da mezarlık bir duvarla çevrildi. Bu
mezarlığa ölen katolikler, rahipler ve rahibeler gömülüyordu.
Çevresinde rahipler tarafından tütün, sebze ve meyve ekimi
yapılıyordu.

15 Haziran 1935 tarihinde yerel bir gazetede (Ahın) yayımlanan bir
bildiri, mezarlığa belediyenin el koyduğunu ve bir ay içerisinde
isteyenlerin ölülerini başka yere taşıyabileceklerini duyurmaktaydı.
Bunun nedeni ise yeni kanuna göre belediye mezarlığının herkes
tarafından kullanılması gerektiğiydi ve bunun sonucu olarak da
azınlıklara ait tüm mezarlıklara el konuluyordu. Karardan ve
uygulamadan haberi olan bazı aileler ölülerini yeni kurulan mezarlığa
taşımış olsalar bile sahibi bulunmayan birçok kişinin, rahiplerin ve
rahibelerin mezarları taşınamamış ve yok olmuştur.

Eski mezarlık alanının bir bölümü 1947'de Devlet Demiryolları
tarafından istimlak edildi. Geriye kalanın bir kısmı belediye
tarafından 1954 yılında arsa olarak açık artırmayla bir kısmı da o
zamanki rahipler tarafından değişik şahıslara satıldı.

1956 yılında Perşembe Okulu için bu alanın bir kısmı daha istimlak
edildi ve bu istimlakler 1967 yılına kadar devam etti."

MARDİN YEREL TARİH GRUBU

Mardin Yerel Tarih Grubu'na görev verilirken "İlimize son
zamanlarda artmaya başlayan ilginin tarihi ve dini turizm açısından
değerlendirilmesi amacıyla kendi çalışma grubumuzun içinden
gönüllü bir rehber grubu oluşturup, gelecek ziyaretçilere bu
mekânlarda yardımcı olmayı" ifadeleri kullanılıyor.

Mardin gezisi hakkında bilgi veriliyor: "Konuklarımız gezilerinin son
gününde Deyr'üz-zafaran Manastırı'nda sabah ayinini izlediler.
Geziye katılanların, Midyat'ın sit alanı olması ve Hasankeyf'in sular
altında kalmasının önlenmesi için kaleme aldıkları ortak dilekçeyi
Tarih Vakfı, Başbakanlığa sunarak bu konuda bir imza kampanyası
başlattı."

Mardin Müzesi hakkında bilgi veriliyor:

"Bugün müze olan binamız ise 1895 yılında Antakya Patriği
Ignatios Benham tarafından Meryemana Kilisesi'ne bağlı
Patrikhane Merkezi olarak yaptırılmış, zaman içinde çeşitli
amaçlarla kullanılmış ve 1988 yılında Kültür Bakanlığı tarafından
satın alınarak restore ettirilmiştir."

BURSA GRUBU

Sitede, Bursa'daki faaliyetlerden bahsedilirken şöyle deniliyor:

"Tarih Vakfı, Bursa Araştırmaları Vakfı ile birlikte ortak bir proje
geliştiriyor. Kent tarihi, anıt eserler, aile-sokak-köy tarihi, göçler,
sözlü tarih, folklor ve etnografya vb. konularında yapılacak
konferanslar, film, fotoğraf, dia gösterisi gibi görsel malzeme ile
desteklenecek ve kent gezileriyle tamamlanacaktır."

GAZİANTEP GRUBU

Gaziantep Yerel Tarih Grubu sayfasında "Gaziantep Evleri"
anlatılırken " Eski Antep evlerinin yer aldığı mahalleler, aynı
zamanda azınlık kültürünü de içerdiğinden uzun yıllar yaşanan
barışın ve birlikteliğin de tanığıdırlar" ifadesi kullanılıyor ve şöyle
deniliyor:

"Son aylarda bütün dünyanın dikkatini üstüne çeken Zeugma'nın,
insanlığın binlerce yıllık ortak mirasıyla birlikte sular altında kalması,
bir daha asla sahip olamayacağımız değerlerin kaybı, bir toplumda
tarih bilincinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha kanıtladı."

ÇANAKKALE GRUBU

Çanakkale grubunun dosyasında faaliyetler özetleniyor:

"Tapu Araştırmaları Grubu: Üniversiteden bir grup arkadaş
yapıların tapu kayıtlarına ulaşmaya çalıştı. Yapılan araştırmalar
sonucunda bu dört yapının tapu kayıtlarına ait bilgilerin 1960'lı
yıllara ait olduğu tespit edildi. Bu kayıtların 1960 yılında bölgede
başlatılan kadastro çalışmaları sırasında çevre sakinlerinin bilgilerine
dayanılarak düzenlendiği tapu tutanaklarından da gözlendi.

Fotoğraf Grubu: Tüm çalışmaların fotoğraflanması işlevini üstlenen
bu grubumuz ilk olarak yapıların bugünkü durumlarını
fotoğraflayarak belgeledi. Zaman zaman toplantılardan fotoğraflar
çekildi. Elde edilen fotoğrafları sergi aşamasına getirmek, ayrıca
teknik donanım sağlanabilirse kısa metrajlı bir video film
gerçekleştirmek bu grubun planları arasında yer almakta."

"Çanakkale'ye Hizmet Edenler Onurlandırılıyor" programından bir
cümle:

"... evet, geleceğimiz gençler, ama bir de geçmişimiz var. Kayıkçı
Muharrem, dondurmacı Avram, fıstıkçı Bohor vardı. Şimdiki
hoparlör görevini ise tellal Hasan Efendi görürdü. Onları unutmamız
mümkün mü? Geçmişimize sahip çıkmalıyız..."

Gençlerin Gözüyle Yerel Tarih programından gençleri ajite edici bir
konuşma:

"Okullarda verilen tarih eğitimi gençlerde tarih bilincini oluşturmada
yeterli değil. Biz büyükler tarihi hep gençlerin şekillendirdiğini ve
geleceği de onların yaratacağını biliyoruz. Bizlerden bir sır gibi
saklandığını düşündüğümüz yakın tarihimize ulaşma şansını böylece
yakalamış olduk."

"ROCKEFELLER DESTEĞİNİ ARTIRDI!"

Tarih Vakfı'nın bir açıklaması: "Rockefeller Vakfı yürütmekte
olduğumuz projeye desteğini uzattı. Önümüzdeki dönemde projeye
dair en önemli hedeflerden biri, yerel ve ulusal basınla ilişkilerin
geliştirilmesi, basında yerel tarih haberlerine yer ayrılmasını
sağlayacak bir iletişim ağının örgütlenmesi. Gelecek aylarda bu
birincil hedef doğrultusunda, İnternet ortamının daha etkin
kullanımına ve yerel tarih gruplarının kendi bültenlerini
çıkartabilecek yapıyı oluşturmasına hız vermeyi planlıyoruz."

"Kazanılan Deneyimin Işığında Yerel Tarih Grupları Projesi"
başlıklı bildirimde ise şu bilgiler veriliyor: "Tarih Vakfı'nın yerel tarih
alanıyla ilgisi önce Kent Tarihleri Bibliyografyası, ardından Kent
Tarihleri Nasıl Yazılmalı konulu bir sempozyum hazırlamakla
başladı ve bu çalışmaların sonuçları 1994 yılında basıldı. 1999
yılında Rockefeller Vakfı desteği sağlandı.

BEYİN, ORHAN SİLİER

Projenin beyin takımından Orhan Silier adlı yönetici, "Ayrımların
Yerel Tarih Çalışmalarına Etkisi" ni anlatıyor:

"Yerel tarih grupları oluşumunun ve çalışmalarının başarısındaki
ikinci değişken, o kentteki insanların kendi tarihleriyle ilişkilerinde
ortaya çıkan sorunların çözümü için uzlaşma kapasiteleri...
Türkiye'nin son derece karmaşık bir etnik, dinsel, kültürel yapısı
var. Son yüz elli yıllık demokratikleşme ve uluslaşma sürecinde bu
bileşimin gerginlikleri devam ediyor. Dolayısıyla yerel tarih
çalışmalarının bir diğer unsuru, böylesi bir tarihten gelen grupların
birbirleriyle ilişkilerindeki esneklik, kapsayıcılık ve 'oyunun ortak
aktörleri olarak bu oyunu en iyi biçimde oynamaya hazırlık
dereceleri' oluşturuyor.

Anadolu'nun birçok kentinde yerel tarih çalışması aynı zamanda
sivil toplum örgütlenmesi olarak etnik, dinsel kültürel farklılıklardan
etkileniyor. Bazen ilk bakışta kişisel olarak görünen ayrılıklar ve
tutumlar, ne kadar kapsayıcı, ne kadar karşılıklı anlayışı geliştirici
ise o derece etkin bir yurttaş inisiyatifi, girişimciliği ortaya
çıkabiliyor."

TOPLANTIDA İSTENENLER

Yerel Tarih Grupları Değerlendirme Toplantısı'nda İtalya'nın
Toscana Bölgesinde yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilirken, o
bölgenin etnik yapısından hiç söz edilmiyor... Herhalde İtalyanlar
kendileriyle ilgili etnik araştırmaya izin vermiyor...

Toplantıda, "Araştırmaların görsel malzemesini üretirken,
mekanların ve insanların ele alınışında dışarıdan bir bakışla otantik
olanı tespit etme anlayışı yerine, yerel dokunun ve insani dokunun
karmaşık çeşitliliğini de kaydetmenin önemi" üzerinde duruluyor.

Kısacası, demek isteniyor ki, bulunduğunuz bölgede yaşayan Türk
otantik kültürünün bizim açımızdan bir değeri yoktur. Önemli olan
farklı kültürel özelliklerdir, Sizin araştırmanız gereken de onlardır...

KILAVUZ KİM?

Bilkent Üniversitesi'nden Dr. Selçuk Akşin Somel, yerel tarih
araştırmaları için, gönüllülere kılavuz veriyor:

Buna göre, "Proje konusu, Aile tarihi, İkamet edilen binanın tarihi,
Şehirdeki mekânsal ortamların, yani tarihi yapıların
(cami/kilise/havra), caddelerin, kamusal kurumların (muhtarlık,
okul) veya ekonomik birimlerin (işletme, dükkân, pastane,
kahvehane, hamam, basımevi, yerel gazete vs.) incelenmesi,
Şehirdeki derneklerin (güreş kulübü, Rizeliler Yardımlaşma
Derneği vb.) tarihi, Şehirdeki insan topluluklarının (köyden şehre
göçenler, eski yerliler, farklı kültürel gruplar vs.) araştırılması, Yerel
gelenek ve göreneklerin incelenmesi" olabilir... Ancak, "Diğer
taraftan her bir proje konusunun ele alınabileceği farklı düzlemler
(fiziksel özelliklerin incelenmesi, toplumsal ilişkilerin niteliği,
ekonomik özellikler, kültür, din gibi) mevcuttur."

YERELLİK-MERKEZLİK TARTIŞMASI

Dr. Akşin Somel, araştırma yapılırken, devlet kaynaklarına ve
ulusal basın-yayına itibar edilmemesini istiyor:

"Yerel tarih araştırıcısı veya araştırıcı grubu tarafından seçilecek
proje veya projelere ilişkin birinci elden orijinal kaynakların
ulaşılabilirliği önemlidir. Bu çerçevede, yerelliği mümkün olduğu
kadar yansıtan kaynaklara ağırlık verilmesi ve yerellikten uzaklaşan
orijinal kaynaklardan ise imkân ölçüsünde uzak durulması
gerekmektedir. Zira orijinal kaynak dediğimiz şey, tarafsız bir aracı
değildir. Daha önce de belirtildiği üzere devlete ait belgelerin
kullanılması durumunda ağırlıklı olarak devletin yerele dair görüş
açısı öğrenilir, ama yerelin kendi sesi duyulamaz. Bunun gibi,
yerelliği yansıtmayan ve daha ziyade merkezi yansıtan
kaynaklardan elden geldiği kadar uzak durmak temel bir
zorunluluktur. Merkezin bakışını yansıtan kaynaklar dediğimizde
sadece devlet arşivindeki belgeleri değil, ulusal basını temsil eden
gazeteleri, merkezi temsil eden kişilerin anılarını da eklemek
gerekir."

Yorum sizin!

YORUM EKLE