Bugün ne çekiyor ve hangi sıkıntılar içinde kıvranıyorsak bunun en önemli sebebi, seçerek Ankara'ya gönderdiklerimizin TBMM'ye girince ilk işlerinin ruhlar meclisinde Allah'a verdikleri kulluk sözünden caymalarıdır.
Olayları biraz da ilâhi boyutta düşünelim!
Allah’ın murat etmesiyle insanoğlu evvela ruh olarak yaratıldı ve Allah’ın yaratmış olduğu bu ruha ilk hitabı, “Ben sizin Rabb’ınız değil miyim?” şekliyle oldu.
Allah’ın bu hitabına muhatap olan ruhların, bu hitabın sahibi olan Allah’a karşı verdikleri cevap ise, “Evet sen bizim Rabb’ımızsın” şeklinde olmuşu. Burada ruhlar, “Evet sen bizim Rabb’ımızsın” demekle, dünyaya geldiklerinde uyacakları bir mukavelenin, başka bir ifade şekliyle ‘’Kulluk senedinin’’ altına imza koymuşlardır.
Bugün, Allah’a verdikleri bu ‘’Kulluk sözünü’’ unutarak azgın nefsinin arzu ve isteklerinin esiri olup, kendisine Kur’an ve sünnetlerle gösterilen yolu terk ederek, saadet ve huzuru makam, rütbe, servet, şan, şöhret ve israfta arama gafletine düşen Saray erkânı, siyâsi liderler ve TBMM'deki Milletvekillerinin tamamı, Gazze'de pisliklerine bir kez daha şahit olduğumuz, kokuşmuş, iğrenç ve mütecâviz Batı'nın geliştirdiği sistemler, rejimler ve maddeci ideolojilerin kölesi ve uşağı olarak zelil ve sefil bir hayatın mahkumu olmakla kalmamışlar, Türk milletini büyük bir huzursuzluğa, yoksulluğa, daha da ötesi aç yaşamaya mahkûm etmişlerdir.
Açlık, yoksulluk, sefâlet bir yana, ABD ve Batı'nın da içinde olduğu gizli bir plân dâhilinde 20 milyon yabancıyı yurdumuza buyur ederek geleceğimize kastetmişlerdir.
Siyâsi liderler, Milletvekili ve tüm yönetici kadrolar hayatlarını, Rabb’ına vermiş oldukları bu kulluk sözünün istikameti doğrultusunda tanzim etmedikleri müddetçe ne kendileri mutlu, ne mensubu bulunduğu Türk milleti dirlik ve düzen içinde yaşama imkânı bulabilir, ne de devletimiz ayakta kalabilir.
Bugün içinde bulunduğumuz kokuşmuş ortamı, çektiğimiz acıları ve büyük büyük devlet adamlarının ektikleri kin- nifak- husûmet ve haset tohumlarının yeşerip dikenli teller gibi çevremizi sararak bizi inim inim inletişini beşeri düşüncelerden sıyrılarak ilâhi boyutlarıyla ele alırsak, bu takdirde teşhis ve tedavi daha kolay olur. Bunu yapmayı becerebildiğimizde kurtuluşa çıkacağımızdan kimsenin en küçük bir şüphesi olmasın.
Erdoğan- Akşener- Kılıçdaroğlu- Bahçeli ve diğerlerinin sebep oldukları belâ derecesindeki bu sıkıntı ve dertlerden kurtuluşumuz, olayları ilâhi zeminlerde değerlendirmekle ancak mümkündür.
Millet olarak bizler herhangi bir partinin uydusu, ırgatı olup hayâti öneme hâiz bu gerçeklere sırtımızı dönersek; internet denilen dipsiz kuyunun sanal âleminde hayâli kahramanlar olup birbirimizi acıtır, incitir ve sonunda da düşman kardeşler oluveririz. Allah saklasın. Âmin.
Allah başımıza;
Ruhlar meclisinde Allah'a verdikleri ''Kulluk sözüne'' sadık kalarak Allah'a karşı yalan konuşmamış, hakkı hukuku bilen, ağzı düzgün, kalbi temiz, Türk ve Müslüman olmanın faziletine inanan, haramdan, yalandan, kin ve iftiradan uzak duran asil ve soylu yöneticiler nasip eylesin inşallah.