Diken.com.tr, ABD otomobil sitesi Jalopnik'in "150 bin dolarlık Porsche, Türkiye'de neden 600 bin dolar?" sorusunu haber yaptı.
Habere göre Jalopnik'ten David Tracy, "Bu aracın hangi seçenekleri var tam emin değilim ama her seçeneğe sahip bir Cayenne Coupe alsanız bile, bu aracın Türkiye'deki fiyatının üçte birine ancak ulaşırsınız. 'Özel Tüketim Vergisi' adı altında adeta bir 'soygun' yapılıyor. Bu Özel Tüketim Vergisi şaka değil. Maliyeti 130 bin Türk Lirası'ndan yani vergi öncesi 16 bin dolardan fazla olan herhangi bir otomobil için alınan Özel Tüketim Vergisi yüzde 80. Yani o arabanın toplam fiyatı, vergi öncesi fiyat çarpı 1.8'e denk geliyor. Ardından, toplam fiyata vergi öncesi KDV'yi eklemelisiniz. Bu, orijinal istenen fiyatın 2.124 katı yani yüzde 112.4'lük toplam vergi demektir." diye yazdı.
***
Gerçi otomobil fiyatları konusunda yeteri kadar eleştiri yapılmıştır hatta "bir otomobil alınca bir tane bankaya bir tane de devlete almak zorunda kalıyorsun" denilmiştir. Yani vatandaşın soyulması üzerine bir ekonomik düzen kurulduğunu herkes biliyor ama kimse değiştirmek için çaba sarf etmiyor.
BBC Türkçe sitesinde, Fundanur Öztürk, 2020 yılının başında "Avrupa piyasalarında bin metreküp doğal gazın fiyatı ortalama 120 dolar seviyesindeyken Türkiye bin metreküp doğal gazı yaklaşık 280 dolar seviyesinden alıyor, TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz 'Rusya, Avrupa'daki herkese Türkiye'dekinden daha ucuza gaz satarken en pahalı gazı Türkiye'ye satıyor.' diyor." şeklinde bir haber yapmıştı.
Enerji uzmanları ise Türkiye'de bu fiyatların halka yansıtılmadığını sübvanse edildiğini söylüyordu ama aradaki büyük farkın kimin cebine gittiği hiç sorgulanıyordu!
***
Diğer taraftan, Akkuyu Nükleer Santralı için Rusya ile yapılan anlaşmadan sonra Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın yaptığı açıklamaya göre nükleer enerjiden üretilecek elektriğin kilovatsaatine 15 yıl boyunca 12.35 sentten alım garantisi verildi. Dünya fiyatları ise üçte bir oranında...
Türkiye'de halkın soyulmasına dönük politikalar sistematiktir; ince ince planlanmıştır. Havaalanları, otoyollar, deniz geçişleri için tünel veya köprüler gibi yap-işlet-devret ihalelerinin tamamında "yolcu garantisi" veriliyor. Yolcu sayısı tutturulamayınca da aradaki fark devlet bütçesinden yani halkın cebinden ödeniyor! Aynı yöntemle yapılan hastanelere bile "hasta garantisi" verilmiştir!
Şimdi pandemi konusunda kime ne garanti verdiler acaba?
***
17/25 Aralık yolsuzluk soruşturması sonrasında bakanlıktan istifa eden Erdoğan Bayraktar ise gazeteci Altan Sancar'a konuştu ve "Reis, Sayın cumhurbaşkanım, beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı." diye üzüntülerini beyan etti.
Bayraktar, durumu "Şimdi yağcılık devri de bitti, yağcılık geçmiyor. Şebeklik devri başladı. Onlar, makama ve mevkiye geliyor. Benim yaşım geçti zaten, bu saatten sonra görev istemem ve bana görev verilmesi de yanlış olur. Ancak, bir toplumun kalkınması ve gelişmesi için, hep liyakat, ehliyet ve emniyet diyoruz.
Beni de aynı çuvala koyunca liderim, dört tane bakan ile beni de hırsız diye tasvir ediyorsun. Yüzde 60, yüzde 40 ya da 50 öyle tasvir ediyor. Hâlbuki yakından tanıyanlar beni ayırabiliyor. Ben kendimi ayırmak istedim orada, ama gücüm yetmedi. Benim gücüm yetmez, döverler beni, öldürürler beni bilmem ne yaparlar. O kadar gücüm yok benim." diye anlattı!
Yani Bayraktar, "kurulmuş soygun düzenini bozacak açıklamalar yaparsam beni öldürürler" diye düşünüyor..
İşte Türkiye'nin gerçek fotoğrafı bu!