Tarihin her devrinde devlet hayatında müspet veya menfi yönleriyle iz bırakan kahramanlar ve hainler diye iki insan tipi çıkar karşımıza.
Biri hasreti çekilen,
Bir diğeri ise ikrah edilendir.
Birine rahmet, diğerine lânet okunur.
İkisinden biri olmak insanın kendi elindedir.
Dünyanın gözü Anadolu'nun üzerinde.
Hedef Türklük, çökertilmek istenen ise, senin İçişleri Bakanı olduğun Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
İçeriden ve dışarıdan kuşatılmışız, 21 yıllık iktidarınızın sayesinde, kolunda serum şişesi son günlerini yaşayan yatalak hasta durumundayız.
Hal bu kadar ciddiyken;
Şayet günübirlik kavga ve nizaya dönük anlamsız kısır politikalarınızdan vazgeçerek, Türk milletinin geleceği endişesiyle en az 100 yıllık politikalar üretemezsen, bu topraklar üzerinde bir 10 yıl daha yaşama şansın olamayacak ve bu şansı sana tanımayacaklardır!
Kahraman olup, gelecek nesiller tarafından hayırlarla anılmak varken, bu anlamsız gerilim ve Türk milletinin bekasını ateşe atarcasına sürdürdüğünüz bu çirkin kavganız niye?
Ben, 1000 yıl sonra bu topraklarda doğacak olan kız çocuklarımızın namus, iffet ve bekâretlerinin teminatı endişesiyle 1000 yıl önceden bugün, bu saatte ne yapabilirim, elimden ne gelir diye düşünürek uykusuz geceler geçirirken, ya siz nelerle meşgulsünüz?
Makammış,
Koltukmuş,
Dünyalık saltanat için değer mi?
Saniyesine hükmedemediğin, bir saniye sonrasının ne olacağını bilemediğin bu fâni dünyada;
Bu kin niye?
Bu nefret niye?
Türkçemizde ne hoş nezih kelimeler varken seçtiğiniz kaba, saba, kırıcı ve çirkin kelimeleri kullanmanız niye?
Yarın mahşer günü kurulacak mizân'da halleriniz nice olacak hiç düşündünüz mü?
Allah'ın, her kulunun sağ ve sol omuzları üzerine yerleştirdiği ve kameramanları melâikeler olan, sizlerin de her saniyenizi, ağzınızdan çıkan her kelimenizi anında kayıt altına alan öyle hassa iki kamerası var ki, sizin herkesi kayıt altına alan AYFON telefonunuz ne ki? sadece bunu düşünün yeter!
Ne kendinize kıyın,
Ne de milletimizi tehlikeye atın derim!
Çok mu zor?
Milletçe çok şey mi istiyoruz?
Bu yazımı paylaştığımdan dolayı kızacaksınız, belki de avukatlarınız devreye girecekler.
Benim de bir avukatım var, kim mi?
Benim avukatım, her başım dara düştüğünde ''Hasbinallah ve nimel vekil'' deyince beni savunmak için yanımda olan ALLAH CELLE CELÂLÜHÜ HAZRETLERİDİR.
Öfkelenmek, şeytanın dolduruşudur!
Hiddet ve saldırganlık en büyük yetersizliktir!
Unutulmamalıdır ki, cehennemin kapısını, kullanmasını bilemediğimiz dillerimizle açacağız!
Sn. Süleyman Soylu!
Size olan bu yazım niye mi?
Bir Müslüman olarak Allah’ın biz mü'min kullarına yapmamızı emrettiği ‘’Emr-i bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münker’’i yerine getirmektir ki bu bir ibâdet şeklidir ve de farzdır.
‘’Emr-i bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münker’’;
İnsanlara iyiliği emretme, kötülükten alıkoymaktır.
‘’Maruf’’ şerîatın emrettiği, ''Münker'' ise şeriatın yasakladığıdır.
Sn. Süleyman Soylu!
Bugün siz, şeriatın yasakladığı şeyleri fazlasıyla yapmaktasınız ki bu durum karşısında benim de size karşı yapmam gereken ''iyiliği emretme, kötülükten alıkoymak'' görevimi, yâni Allah'ın emrettiği bir farzı yerine getiriyorum.
9 Mayıs 2023
ORHAN KILIÇOĞLU