Ankara'da, aşağıda okuyacaklarınızı mertçe ve yiğitçe haykırabilecek sadece bir tek kişi mevcut olsaydı veya da seçip gönderebilseydik inanın ki bugün çok daha farklı bir Türkiye'de yaşıyor olacaktık. Henüz böyle bir iman eri yiğit bulup Ankara'ya gönderemedik.
Namussuzun vatanı olmaz!
Namussuz, vatanı, parayı verene satar, çünkü namussuzun namus diye bir endişesi yoktur!
VATANI SATAN, EVİNDEKİNİ HANIMINI DA SATAR!
Vatanını çeşitli şekillerde satan her kişi fiyatını bulduğu an her şeyini, hatta eşini, evdeşini, kızını, kızanını dâhi gözünü kırpmadan satar!
Hem de öyle bir satar ki, zerre kadar utanıp sıkılmadan, vicdanı sızlamadan büyük bir zevkle satar. Çünkü o, daha önce vatanını satarak pazarlamacılık mesleğinde ustalık belgesi olan ahlâksızın tekidir!
Namussuz alçaklar, üzerinde hür ve bağımsız yaşasınlar diye kendilerine bir vatan bırakabilmek uğruna cepheden cepheye koşarak candan ve serden geçen kahramanlara karşı ki bu kahramanların başında ATATÜRK gelir, en küçük bir saygıları dâhi yoktur. Bu gibi vatansız alçakların saygılarından vazgeçtik, fırsatını bulduklarında ‘’AYYAŞ’’ diyerek öylesine köpekleşirler ki!
BİR DİĞERİ DE;
Namussuzun ne İstiklâl Marşı ve ne de saygı duyacağı bir bayrağı vardır, çünkü namussuzdur!
Namussuz olanlar, bayrağın, karısı- kızı için örtüneceği en büyük tesettür, en büyük koruyucu olduğunu, asıl çıplaklığın bayraksızlık olduğunu nereden bilsinler ki?
TOPRAK ve İNSAN!
Toprak elenmiş, elenen topraktan insanoğlu, elekte kalan topraktan ise Cenab- Allah beslenmemiz için hurmayı yaratmıştır.
İNSAN OLANLAR İÇİN;
Üzerinde dünyaya gözlerini açtığı, şerefinle hayat sürüp, şefkatli bir ana kucağı gibi sığındığı bir vatana sahip olması ne büyük bir nimettir. Bu, iman sahibi, namuslu, asil ve soylu insanlar için böyledir!
VATAN;
Vatan, bizlere iki kere ana rahmidir çünkü ondan geldik, onda yaşar, ondan doyarız. Hak vaki olup öldüğümüzde ise bizi kabir denen kucağına alarak bağrına basar.
Menfaat karşılığı vatanı ecnebilere satan hainler, üzerinde dalgalanan bayrağımıza ve söylenilen AND'ımıza karşı çıkanlar da öldüklerinde bu toprağa geri döneceklerdir lâkin ihanet ettikleri bu topraklar onları bağrına basmayıp, beni bu hainin leşiyle kirletmeyin diye feryat edecektir!
BİR BAŞKA İFADEYLE VATAN;
Üzerinde neslin devamı, İslâm inancının gereği gibi yaşanılabilmesi ve de yaşatılabilmesi, ırz, namus ve haysiyetin güven içinde muhafaza edilerek gelecek nesillere intikali için elzemdir.
Yukarıda ki bu ifadelerimden anlaşılacağı üzere, vatan sevgisi; Yüksek bir îmanın neticesi olup, kıskanma duygusunun ve Türk’e has ulvi bir namus anlayışının gönülleri ve beyinleri kavuran dayanılmaz hararetinin toprağı ısıtması ve ona ilân-ı aşkıdır.
VATAN;
Karısının, kızının, bacısının, gelininin, dahası topyekûn mensubu olduğu milletinin iffet ve namusu üzerine titreyen ve bu kutsal değerler uğruna ölümü göze alabilen asil, soylu ve şerefli insanların varlık sebebidir.
SORARIM;
Vatana ihanet edenlere ne denilmeli?
En hafifinden yüzlerine tükürmeli!
Ama ne var ki bırakın tükürmeyi, idrar serpsen rahmet diyeceklerdir çünkü onlar bu denli alçaktırlar!
Bu gibilere aslında alçak demek dâhi iltifat sayılır, çünkü alçaklığın da zeminden bir yüksekliği vardır.
En yakışanı bunlara ÇUKUR demeliyiz zira çukur zeminden daha aşağıdadır.
Huzur ve güveni, dini ve milli bütünlükte ancak bulabiliriz!
Bunun aksi bir durum hüsrandır, sonu sefih ve rezil bir hayata mahkumiyettir!
Bu, meselesiz, çilesiz, iddiasız ve mefkuresiz ucuz siyâsetçiler ve iman ve itikat hırsızı İlâhiyatçılar var olduğu müddetçe, huzur ve güven içinde yaşamak için elzem olan dini ve milli bütünlüğümüzün sağlanması imkânsızdır.
Güçlü bir tarih şuuruna sahip olup milli ve mânevi değerlerimize bağlılığı kurtuluşumuzun reçetesi bilerek bu yolda gayret göstermeliyiz ki bu sayede mutlu ve müreffeh bir hayat yaşama hakkına sahip olabilelim!