SULTAN FATİH'E MEKTUP

Ey çağ kapatıp çağ açan Sultan Fatih! Mezarından şöyle bir başını kaldır da fethettiğin İstanbul’a bir bak!

Gelmiş geçmiş medeniyetler içinde en yaşanabilir şehir olarak yeniden inşa etirmeye başladığın İstanbul’da, birkaç cami ve medrese dışında Osmanlı-Türk mimarisinden neredeyse eser kalmadı...

O güzelim şehir, senden sonra meydana gelen büyük depremler yüzünden ahşap ev şartı konulduğu için bir müzekent olabilecekken, önce yangınlarla ortadan kalktı, sonra Cumhuriyet döneminde depremler unutulduğu ve göç dalgasına sosyal tedbirlerle engel olunmadığı için bir beton yığınına dönüştü...

Dere yatakları bile işgal edildi ki artık ıslahı mümkün değil...
Şehri yıkıp yeniden yapmak gerekiyor...

Ey Sultan Fatih!

Biz, Hz Muhammed, “İstanbul bir gün fetholunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, onu fetheden asker ne güzel askerdir” dediği ve çağın en üstün teknolojisinin üretilmesinde bizzat çalıştığın, dönemin ekonomik siyasi ve askeri dehası olduğun için sana
pek toz kondurmak istemeyiz ama, Çandarlı Halil Paşa’yı idam ettirdiğin günden beri Türk devletinin başına musallat ettiğin devşirme takımına senden sonraki sultanlar tarafından dönmeler de eklendiği için bir ara İstanbul işgal altında bile kaldı...

6 asırlık çınar devrildi ama yine de Osmanlı ordusunun içinden Oğuz Kağan’ın genetik kodlarını taşıyan bir komutan çıktı da milletle birlikte işgalcileri geldikleri gibi geri gönderdi...

Ey Sultan Fatih!

Özellikle koruduğun azınlıkların kızıl sultan dediği senin torunun 2.Abdülhamit, Filistin’i Yahudiler’e satmadığı için düşürüldükten sonra Osmanlı dönemi de bitti ama, Türk Milleti kendine güven içinde 15 yıllık bir dönem geçirdi...

Sonra yeniden o dönme devşirme takımı devlete hakim oldu ve senin fethini bile tartışmaya, Ulubatlı Hasan’ları bile yok saymaya çalıştı...

Ey Sultan Fatih!

Bu mektubu yazmamın asıl sebebi, senin yaptırdığın Topkapı Sarayı’nın Harem bölümüyle ilgilidir. Başımıza musallat ettiğin dönme devşirme takımı, bir ara, Harem’de Michael Jackson adlı kafiri senin haremine sokmak istedi. Buna engel olduk ama, yine aynı takımdan bir grup Türkiye’yi Avrupa’ya pazarlamak için senin hareminde, “klip” adı altında porno film çevirip, sözde Türkiye adına Eurovision denilen bir yarışmaya katıldı.
Biliyorum, torunun Sultan Süleyman, Avrupa’da dansı yasaklamıştı ama, senin milletinin gençlerinin bir bölümü şimdilerde, kendi kültürünü bir kenara bırakıp dönme devşirme takımına uydu...

Durum öyle bir hal aldı ki, “Yaş mı da kuru mu...” diye bir melodiyle Sertab adlı bir kadıncağız, senin haremindeki hamamın göbek taşında Alman dansözlerle birlikte döne döne göbek dansı yaptı ve Avrupa’ya üstelik İngilizce dedi ki, “Bende her yol var yeter ki sen iste / Seni sevmeme izin ver / Her şeyi yaparım / Beni tekrar sevmeni sağlamak için
/ Her şeyi yaparım, tüm sevgimi veririm / Her şeyi yaparım, ağlarım, ölürüm...” Başka ne dedi biliyor musun Ey Fatih? Bu kadıncağız, Türkiye adına, “Sizi aramızda istemiyoruz” diyen Avrupa’ya şu sözleri söyledi:
“Bunların geride kaldığı zannediliyor ama / Filmin başına geri dönebiliriz.../ Sana bunun nasıl olacağını göstermek istiyorum... / Senin beni sevmen için her yolu deneyebilirim... / Dünyada hiçbir şey beni durduramaz... Sana bütün aşkımı verdikten sonra / Her yolu
deneyebilirim... / Tekrar senin olmak için ağlıyorum, ölüyorum...”

Ey Sultan Fatih!

Zannetme ki, bu mektup bir şikayetnamedir! Fethin 550’nci yıldönümünde, bunları bilmen gerekirdi...

Aslında bela, sadece Çandarlı Halil Paşa’yı idam ettirmenle değil, kardeş katline fetva vermenle başladı... Ve Enderun, cumhuriyet döneminde de tekrar dirildi! Artık bir değil,
birçok Enderun var...
Şimdi dönme devşirme değilsen ulema takımına zor giriyorsun...
Neyse ki, Atatürk döneminin etkisiyle, bir Türk bilim adamları kadrosu oluşturuldu...
Senin İstanbul’u fethettiğin yaşta milyonlarca gencimiz var...
Atatürk de onların damarlarındaki kana güveniyordu ama, çoğunluğu senin haremindeki bu olayın ne anlama geldiğinden bile habersizdir! Çünkü dönme devşirme takımı, onları Avrupa’nın verdiği şerefsizlikte birincilikle avutuyor...
Milli hislerinin etkisi altında, ne olup bittiğini görmüyorlar...
Aslında, haremde göbek dansı yaptırılan, sembolik de olsa kendi haremleridir farkında bile değiller!

Senin ve Türk bayrağının destanını yazmış şair Arif Nihat Asya’dan da hiç ders almış görünmüyorlar Ey Sultan Fatih!

“Kızkardeşlerinin gelinliği, şehitlerinin son örtüsü” olan Türk bayrağının, bu avrat pazarında kullanılmasından da ar etmemişler ki ağızlarını bıçak bile açmıyor!

İşimiz senin yaptığından daha zordur Ey Sultan Fatih!

Senin komutanların, senin ordun, senin halkın, varlığını bir yerde toplamıştı...

Tıpkı Yahya Kemal’in dediği gibi bunu bir defa da 1919’dan sonra yaptı bu millet...

Şimdi Türk’ü kendi kimliğinden koparıyorlar Sultan Fatih...

Ne kadar zor olursa olsun, Türk Milleti’nin ilini ve töresini yeniden toparlayacağız ama, sana da ağır sitemimiz var ey Sultan, haberin olsun....

Arslan Bulut - arslan@gazeteyenicag.com


Ötüken'den not: Fatih Sultan Mehmet, Venedikliler tarafından tertiplenen tam ondört suikasttan kurtuldu. Son suikasttan ise kurtulamadı. Venedikliler, bu büyük hükümdarı, aslen bir yahudi olan Maesto Jakopo isimli bir doktor vasıtasıyla zehirleterek öldürmeye muvaffak oldular. Tarihçi Babinger'e göre bu suikastçı doktor, YAKUP PAŞA ünvanıyla sarayın doktorları arasında bulunuyordu. (Kaynak: Osmanlılar Albümü-1, Sayfa 45)

YORUM EKLE