Bu yazıyı, Trabzon- Araklı'da dün vatan toprağının kara bağrına emanet ettiğimiz korkusuz yürek, çilekeş ülkü devi TEMEL KAHVECİ kardeşimin aziz hatırasına ithaf için yazıyorum.
Türk’ün yurdunda yaşayıp;
Türk’ün imkânlarından, makamlarından, merhamet ve insâniyetinden istifade edip, Türk'ün kimliğine, tarihine, devletinin üniter yapısına, Andına, Atatürk ve tarihi kahramanlarına düşmanlık besleyip, Türk’e karşı nankörlük edenlerin her biri birer soysuz, imansız, alçak ve yediği kaba pisleyen aşağılık mel'unun tekidirler!
TÜRK'ÜN FARKLILIĞI.
İslâm'ı,’’ Sırat-ı müstakim’’ çizgisinde yaşamayı kendilerine örnek almış olan Türkler, İslâm’ı yaşarken; ruh alemleri ve dünyevi hayatlarında, hem kendileri mutlu olmak ve hem de dünyanın diğer milletlerini bu mutluluktan pay sahibi yapmayı insani ve İslâmi bir erdem olarak görmüşler, bundan da büyük bir haz duymuşlardır. Dünyada böyle bir milletin varlığı söz konusu dahi edilemez çünkü yoktur.
Türkler, diğer Müslüman milletlerle kıyaslanamayacak kadar büyük bir farklılık arz eder.
Türkler Cesurdur, tevazu sahibidir, korku nedir bilmezler, deli beyindir, fedakârdır ve şahadet sevdasıyla Allah yolunda kanını sebil etmek için ziyadesiyle cömerttir. Başkalarına asla zulmetmez ve onları yok etme gibi sufli bir emel taşımaz..
Türkler’in medeniyet anlayışı; merhamet- Sevgi- Tevazu- Mutluluk- İslâm ahlâkı ve bütün bu güzellikleri başkalarıyla da paylaşım isteğinden oluşan asil bir sevdadır.
Bu anlayış, Türkleri diğer milletlerden farklı kılıcı bir özelliktir. Zira bu anlayışın kaynakları, Türk töresi, Hak ve adâlet gibi duygulardan oluşan bir değerler manzumesidir...
TÜRK OLMAK;
Soylu, asil ve yüksek karakter sahibi, yaratılışında kendisine bahşolunan NEFHA-İ İLÂH-İ’NİN şuurunda, adâlet ve merhamet ehli, cesur ve cömert olmak demektir…
TÜRK MİLLETİ;
Binlerce yıllık tarihi içinde Dili, Kültürü, Töresi, Dini inançları ile yaşayan, asla ve asla zulmetmeyen, hâkimiyet sahasında hayat süren insanların soyu, sopu, inancı ne olursa olsun, onların da mal, can ve namus emniyetlerini garanti altına almayı insâni bir görev bilerek yaşayan, içimizde mevzilenmiş tekmil alçakların tüm kahpeliklerine rağmen de kıyamete kadar da yaşayacak olan, Cenab-ı Allah c.c. tarafından seçilerek İslâm’a muhtar kılınan, mübarek ve müstesna bir millet olup, insanlık âleminin en nadide süsü ve paha biçilemez bir kolyesidir! (Bak; Mâide Sûresi Âyet-19)
Alah c.c. insanlığın istifadesine TOPRAK, SU, HAVA ve TÜRK gibi dört müstesna nimet sunmuş olup; insanlar ilk üçü ile biyolojik varlıklarını sürdürürlerken, Türk’ün hâkim olduğu coğrafyada, adâlet ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde, mal, can ve namus emniyeti sağlanmış bir şekilde mutlu ve müreffeh bir hayat sürerler.
Ünlü bir Alman Düşünürü nün ''ŞU TÜRKLER GELİP ALMANYA'YI DA ALSALAR DI, ANCAK BU SAYEDE İNSANCA BİR HAYAT YAŞAYABİLİRİDİK...'' sözü bu gerçeğin en güzel bir ifadesidir sanırım…
Bu soysuz nankörler, Türk'ün ve Atatürk'ünün isminin geçtiği her yerde haset eder, uyuz olur kaşınırlar, kaşındıkça kanarlar, kanadıkça uyuzları daha da artar.
Kaşının!
Kaşının soysuz mel'unlar!
Kaşının kanınız boşalsın!