ABD Savuma Bakanı Rumsfeld’in Başkan Bush adına Başbakan Tayyip
Erdoğan’a gönderdiği mektupta, “Türk Hükümeti’nin, Kuzey Irak’taki
koalisyon faaliyetlerine karşı zararlı bir harekete yetki vermeyeceğini
ve desteklemeyeceğini biliyoruz, ancak gerçekler de gözden geçirilmek
üzere Ortak Komisyon’un önündedir.
Bizim askeri güçlerimiz harekete geçti, çünkü gözaltına alınanlardan en
az bazılarının Kuzey Irak’taki koalisyon faaliyetlerine karşı komplo
içinde bulunduğuna yönelik, zamana duyarlı bilgilerimiz vardı” demesi,
ABD’nin “Biz Türk hükümetinden memnunuz, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
bölgedeki faaliyetlerinden rahatsızız” mesajını verdiği şeklinde
yorumlandı...
ASAM’ın Günlük Küresel Değerlendirme Bülteni’nde yazan ABD Araştırmaları
Masası’ndan Aybars Erdemli ise, “Burada üzerinde düşünülmesi gereken
nokta, böyle bir açıklamanın ileride bu tür olayların tekrarlanabileceğİ
sinyallerini vermesidir.
Aynı düşünce tarzından hareketle, ‘Acaba ABD bu eylemi sırf Türk
ordusunun nabzını yoklamak amacı ile mi yapmıştır?
Beklediği tepkiyi görüp bundan sonra tekrarlayacak mıdır?’ sorularını
sormak mümkündür.
Savaş öncesi Türkiye’den beklemediği bir siyasi tepki gören ABD, acaba
gözaltı krizinde de beklemediği bir askeri tepki ile mi karşılaşmıştır?
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın girişimlerine karşılık, ABD Savunma
Bakanlığı’ndan gelen mektup, ABD’nin askeri tepki konusunda da ‘kendi
lehine’ şaşırmış olabileceğini göstermektedir” diyor...
Hürriyet gazetesinin Kosova’da bir Türk subayına Alman subaylarının
saldırısını veren haberinin başlığını “Bu kez silahı vermedi” diye
atması da ilginç değil mi?
“Türk askeri, kendisine yönelik her saldırıda silahını yabancı askere
teslim ediyor da bu defa teslim etmedi” anlamı çıkıyor başlıktan...
Hürriyet gazetesi Pentagon’dan yönetilseydi, bu kadar cüretkar başlık
atamazdı ama savaş asıl bu noktalarda kaybediliyor, cephelerde değil...
Bu durum karşısında, Süleymaniye’de ve Irak’ın kuzeyinde gerçekte neler
olup bittiğini iyi öğrenmemiz gerekir. Bir defa, çok iyi eğitilmiş ve
yıllardanberi kelle koltukta görev yapan Türk subay ve assubaylarının,
üstlerinden bir emir almadan, Amerikan kuvvetlerine teslim olmasına en
küçük bir ihtimal vermiyorum.
Türk askerlerinin büro çevresindeki Amerikan kuşatmasını fark etmemesi
mümkün değildir. Çünkü iki kişilik birim bile olsa birinin nöbet tutması
şarttır. Nitekim, bir Türk askerinin Genelkurmay’a anında bilgi verdiği biliniyor.
Genelkurmay’ın Süleymaniye’den emir isteyen kuşatma altındaki Türk
askerine cevap vermemesi düşünülebilir mi? Mutlaka bir emir verilmiştir!
Bu kuşatma ile eş zamanlı olarak, Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk
askeri birimlerinin kuşatıldığı değerlendirildiğinde, Amerikan ordusunun
işgali ve kontrolü altında bulunan topraklarda, en azından denk
kuvvetler olmadan çatışmaya girmenin akıl işi olmadığının
değerlendirildiği ve 11 Türk askerine, bu yönde emir verildiğini düşünüyorum...
Olay, Türk Milleti’nin gururuna ağır bir darbedir ama, burada Atatürk’ün
de askeri başarılarının sırrı olan bir taktik söz konusu olabilir...
O da düşmanla, düşmanın belirlediği zaman ve zeminde, üstelik düşmanın
inisiyatifi ve kontrolü altındaki bir bölgede çatışmaya girmemektir...
Eski savaşlarda da Türk komutanları, muharebeyi, kendi istedikleri
alanda ve zamanda yapmıştır. Bu bakımdan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin,
kendisinin belirlemediği şartlarda çatışmamaya girmemek şeklinde ortaya
çıkan tepkisini ABD’nin kendi lehine yorumladığını sanmıyorum, ancak
şaşırmış oldukları doğrudur...
11 Türk askerine, “kendinizi savunun” emri verilse ve sadece onlar
değil, Irak’ta bulunan bütün Türk askerleri bir saat içinde tamamen imha
edilse, milli gururumuz açısından daha iyi mi olacaktı?
Bu bölgedeki Türk kuvvetleri, Amerikan ordusuna karşı koyacak sayıda ve
donanımda mıdır ki, onlara “Ne pahasına olursa olsun savaşın” diye bir
emir verilecekti?
Olayı soğukkanlılıkla değerlendirdiğimiz zaman, bu kanaate varıyoruz...
Burada yeni ulaşan bazı bilgileri de vermeliyim: ABD, Türk askerinin
irtibat bürolarını basarken, diğer taraftan İsrail Ordusu’na bölgede 8
irtibat bürosu açtırdı, 7 büronun daha açılması için hazırlıklar sürüyor.
Bir başka önemli bilgi de şu: ABD’nin 1996’da Silopi üzerinden Guam
adasına götürdüğü CIA peşmergelerinden yüzde 20’sinin halen Irak’taki
Amerikan işgal kuvvetleri içinde, Amerikan üniforması ile bulunduğu
tespit edildi.
Diğerlerinin bir kısmı ülkeyi yönetmek için bürokrat ve siyasetçi; bir
kısmı da komando eğitimcisi olarak yetiştirildi ve Irak’ta
görevlendirildi...
Kısacası ABD, Irak’ın kuzeyinden Türk askerini kovmaya çabalarken,
İsrail askerini yerleştiriyor ve eğittiği Peşmergelere devlet
kurduruyor...
ABD, bu gibi bilgilerin bütün ayrıntılarıyla ortaya dökülmesini
istemiyor şüphesiz...