Türkiye’nin başka çıkış kapısı yok mu?

Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal’e, Washington’daki American
Enterprise Institute (AEI) adlı düşünce kuruluşunda düzenlenen
toplantıda, Türkiye’de, bütün Türk kurumlarının benimsediği bir dış
politikanın olup olmadığı soruldu!
Ziyal, “Demokratik süreçte bireyler sesini çıkarır. Ben, birleşik bir
dış politikanın görüşlerini temsil ediyorum.
Türk kurumları arasında bir çelişki olduğunu da düşünmüyorum. Türkiye`de
1 Mart`taki meclis oylamasında, parlamento kararının üstünlüğünü gördük.
Hukuk kuralları çerçevesinde de herkes bu sonucu kabul etti. Bu,
Türkiye`de demokrasinin olgunlaştığını gösteriyor” diye cevap
verebildi...
Acaba öyle mi?

ABD’nin Irak’a müdahale hazırlıkları sırasında, TBMM, önce üslerin
modernizasyonu için gelen tezkereyi kabul etti. Bu arada 9 yeni üs
kurulmaya başlandı. Sonra da 62 bin Amerikan askerinin gelişi ile ilgili
tezkere reddedildi! Üçüncü olarak, İngiltere’den havalanan B-52
bombardıman uçaklarına, Türk hava sahası ihlal edildikten sonra, geçiş
izni verildi, tezkere ardından geldi!
Kararlı bir ülke olsa ABD, izin almadan uçaklarını Türk hava sahasına
sokabilir miydi? Türkiye’nin sorumluluğunu o an için omuzlarında
taşıyanlar, Amerikan uçaklarını düşürseler, bir süpergüç ile savaşa
girilmiş olacaktı... Fiili durumu kabullendiler! Acı gerçek budur!

ABD’yi şeytanlar yönetiyor olsa bile belirli bir dış politikaya sahipler
ve Türkiye’den de olumlu ya da olumsuz bir cevap beklediklerini
defalarca söylediler.
ABD’ye Türk kültürüne ve kimliğine yakışır bir cevap verilmedi. Bu da
Türkiye’nin karar mekanizmalarına Türk karakterinin, Atatürk
politikasının zerresinin bile hakim olmadığını gösterir.
Atatürk, Türk dış politikasını daha Amasya tamimi sırasında bütün
dünyaya ilan etmişti ve ne öngördüyse hepsini gerçekleştirdi.
Atatürk’ten sonra ve özellikle son hükümetler döneminde Türkiye’nin dış
politikasına Türk karakteri hakim olmayınca, yönetenler, Türkiye’nin
çıkarları ile ABD’nin çıkarları arasında kaldılar...
Şimdi de İran ve Suriye’ye dönük psikolojik harekat başlamış durumda.
ABD yine, “Bir karar verin, bizim yanımızda olup olmadığınızı bilelim”
dedi. Bir cevap verilemedi önceleri... Çünkü, Türk halkı, ABD çıkarları
adına İran ile savaşmak istemiyordu!

Sonunda Ziyal, Türkiye`nin, Ortadoğu’nun yeniden yapılanmasında ABD’ye
katkıda bulunmaya hazır olduğunu bildirdi.
Ziyal, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül`ün, İslam Konferansı Örgütü
zirvesinde Ortadoğu ülkelerine demokrasi çağrısında bulunması ve “önce
kendi evimizi temizleyelim” uyarısına dikkati çekerek, Türkiye’nin, bu
anlayışla elinden geleni yapacağını kaydetti.
Yani hükümet, terörün İslam’dan kaynaklandığını propaganda eden ABD’nin
yörüngesine tam olarak girmiştir de İslam ülkelerinin işgal ve
mahvedilmesinde ABD’ye yardımcı olacağını Türk halkından gizlemeye
çabalamaktadır. Çelişkilerin kaynağı budur...
Bir de askeri kanattan beklenmedik bir tepki gelmesinden korkuyorlar...
“Genç subaylar”ın telaffuz edilmesi bile fincancı katırlarını
ürküttüğüne göre...
Ziyal, Grosmann ile görüşmesinde İran ve Irak konusunda ABD yönetimine
destek veren ifadeler kullandı ve Ankara ile Washington’ın vizyonlarının
örtüştüğünü vurguladı, Irak için de bir öneri paketi sundu! ABD’nin
ekonomik işlerden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Alan Larson da
Türk-Amerikan ekonomik ilişkilerini geliştirmek istediklerini,
Türkiye`nin şu anda olduğundan 10 kat daha fazla yatırım çekme
kapasitesinin bulunduğuna inandığını söyledi.
Eh artık Anayasa’ya aykırı da olsa “Doğrudan Yabancı Sermaye Kanunu”
çıktığına göre, Türkiye’de gayrımenkul alımına başlayacaklar, Larson
bunu söylemek istiyor...
Zaten Cumhurbaşkanı Sezer, halkların kendi kaderini tayin hakkını ve
kendi ekonomik kaynaklarından kendilerinin yararlanmasını öngören İkiz
Yasaları onayladığına, uyum yasaları ile Türkiye’nin parçalanmasını
savunmak suç olmaktan çıkmak üzere olduğuna göre önlerinde bir engel de
kalmamıştır!

Türkiye, bu utanç verici görüşmeleri yapar ve İran başkomutanının
Türkiye’yi ziyaretini ertelerken, Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam
Kerimov, İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin davetlisi olarak İran`ın
başkenti Tahran’a gitti. Kerimov, “İran’la ilişkileri geliştirirken
ideolojik konuları bir tarafa bırakmak gerekir” dedi.
Kerimov, “Termez-Hayratan-Herat-Benderebbas-Çarbahar” güzergahı kara ve
demiryolu yapımıyla ilgili bir anlaşma da imzalayacaklarını ve bunun
denize çıkışı olmayan Özbekistan için çok önemli olduğunu söyledi.
Eskiden, sadece kuzeye çıkışları olduğunu, artık güneye çıkışlarının da
gündeme geldiğini ifade eden Kerimov, “Eskiden büyük şehirlerin 10-12
ana kapısı varmış, artık Özbekistan’ın da 4 tarafa kapısı olması lazım”
dedi.
Ya Türkiye kendisini niçin ABD ve AB kapısına bağlıyor? Başka çıkış
kapısı yok mu?
Tabii Özbekistan’ın Rusya ile birlikte hareket ettiği söylenebilir ama,
yine de bu tavır, Türkiye’yi yönetenlerin kişiliksiz politikalarından
üstündür!

YORUM EKLE