HİÇ ACIMADAN SANA ÖYLE BİR KIYDILAR Kİ, MEZARDA ŞEHİTLERİMİZİN KEMİKLERİNİ BİLE AĞLATTILAR.
Ülkücü Genç!
Bu yazımı vasiyetim bil ve öyle oku!
Sen, düzenin stepnelerine kanıp onlarla birlikte olmayı tercih edersen bilesin ki yarınımız olmayacak!
Sen!
Türk milletini her türlü iç ve dış tehditlerden koruyan ALYUVARSIN.
Sen!
Türk’ü ayakta ve dik tutan ülkü denen omurgada mübarek bir OMURSUN.
Sen!
Türk devletinin ebet müddet yaşaması ve Türk milletinin mutlu olması uğruna kahpe kurşunlarla toprağa düşen 5 Bin ÜLKÜ ŞEHİDİNİN tazecik filizisin.
Sen!
Yağmurlu bir gecede koca Çin sarayını basan Kürşat'ın, son nefeslerini Vey Irmağı kıyısında düşmana kılıç çalarak veren kırk Çerisinin günümüzdeki temsilcisisin!
Biliyorum;
Başbuğumuz Türkeş’in ölümünden sonra Lidersiz kalarak imamesi kopan tespih taneleri gibi her biriniz bir yana savruldunuz.
Dağılan sizleri tekrar ÜLKÜ İPİNE dizecek usta bir elin, imâmelik görevini üstlenerek sizleri bir arada tutacak bir Liderin olmadığını da biliyorum.
Türk’ün mübarek evlatları, nurani anaların asâlet dolu ninnileri ile büyütülüp ocaklarda kemâle eren ülkücü bozkurtlar!
Türk milletinin bu keşmekeşlikten bir an evvel kurtularak kanatları arasında mazlumları güven içinde yaşatması, demir yumruk olup zâlimlerin tepelerine inmesi, dahası, tarihinin eski ihtişamlı fasıllarını yeniden açması, ancak ve ancak sizlerin sayelerinizde olacaktır. Buna inanıyor ve bunu o ışık dolu gözlerinizde görüyorum.
Ey Ülkücü Genç!
Şunu bil ki, bu kötü gidişatla yarınımız olmayacak!
Ve senin yarınlarını çalanları çok iyi teşhis et ve onlardan yollarını ayır, aksakallı ülkücü büyüklerinle beraber ol!
Türk milleti olarak büyük bir ihanet çemberine alınmışız, bu çember her gün biraz daha daralmakta. Şer güçler el ele vermiş insafsızca çullanmaktalar Türk’ü Anadolu’dan kovmak için!
BİLİYORUM, ŞU AN SAHİPSİZ VE ÇARESİZSİN!
Biliyorum, Başbuğumuzun göçünden sonra kimseler ilgilenmedi seninle!
Biliyorum, seçimden seçime sahtece gülünerek yüzüne, direkler arasına ip gerip Adayların resimlerini asmak için taşeron olarak kullanıldın!
Biliyorum, senin emeğinle Milletvekili seçilip Ankara'ya giden ülküsüz, açgözlü merhametsizlerin her ay utanıp sıkılmadan 20-30 Milyarı cebe indirip dönüp Ülkü Ocaklarına bakmadıklarını!
Yine biliyorum ki;
Ülkü Ocakları bilerek ve kasten çorak bırakıldı.
Ama sen, O' mübarek annenin sütünden gelen yüksek asâletinle, sonsuz mânevi gücünle yılmadan, yıkılmadan davana sahip çıktın, ümit olmaya devam ettin Türk milleti için.
Ve şunu da biliyorum ki;
Seni köksüz ve ruhsuz bırakabilmek için 1980 öncesinin yiğitleri, serdengeçtileri olan ülkücü Ağabeylerinle aranı açtılar, onları asi ve öcü gibi anlattılar sana ve seni O’ aksakallı büyüklerinin üstüne salıp, O’nları sana dövdürdüler, sövdürdüler. Sen de o haramilere kandın ve bütün bunları dava adına yaptığını sandın.
Ömürlerini bu kutsal davaya adamış, büyük sıkıntılar çekerek hayatları kendilerine dayanılmaz acılarla dolu çilehane olmuş AKSAKALLI AĞABEYLERİNİ sana keserek, seni Aksakallı Ağabeylerinden soğutmaya çalışan kişi veya kişiler her kim olurlarsa olsunlar bil ki onlar, basit, sığ, ufku dar, onun bunun borazanını çalan, düzenin fırıldağı olmuş nursuz ve ihlâssız zavallılardır.
Bütün bu kirli senaryo ve ilgisizliklere rağmen mübarek annenin kulağına fısıldadığı ninni ve sana emzirdiği o pak sütünden aldığın feyizle yılmadın, yıkılmadın, dimdik ayaktasın olanca heybetinle.
Sen, Türk milletinin yegâne güveni, sığınağı, barınağı, limanı, İstiklâl ve İstikbâl umudu olmayı başarıyla sürdürmektesin.
Sen ne mübarek bir gençsin ki;
Dünya ve içindekilere heves edip alçalmayarak çürüyen bir toplumda dip diri ve tertemiz kaldın.
Ülkücü Genç!
Sakın kendini siyâsi bezirgânların iğrenç arzu ve isteklerine âlet ettirme!
Sakın birilerinin seni bindirilmiş kıtalar halinde rakiplerinin üzerilerine saldırtmalarına, salon ve sokaklarda gerçek dava adamlarının aleyhlerinde slogan attırmak için kullanmalarına izin verme. Çünkü onlar senin yanın çok sığ ve cüce kalırlar!
Nurani ananın doğurup belediği Türk’ün mübarek evlâdı!
Sen, bu topraklar üzerinde 1000 yıl sonra dünyaya gelecek olan Türk kızlarının bekâreti, iffeti ve namuslarından bile sorumlusun!
İşte sen, Türk milletinin bel bağlayıp güvendiği böylesi mükemmel bir gençsin!
Ülkücü Genç!
Davana, Türklüğüne ve devletine sahip çık. Şunu bil ve sakın unutma;
AKP, kaçak elektrik kullanmaktadır.
Birileri, Türk milliyetçilerinin ve ülkücülerin enerjileriyle üretilen elektriği yer altına döşedikleri gizli kablo ile MHP'nin trafosundan alıp sinsice AKP'ye aktarmaktadırlar.
AKP'nin ampulleri yıllardan beriye MHP'nin trafosundan yer altı kablosuyla kaçırılan bu elektrikle yanarken, maalesef Balgat'ın ışıkları ise yıllardır sönüktür!
MHP trafosundan yer altına gizli bir kablo döşeyerek AKP ve AKSARAY'a kaçak elektrik bağlayanların kim olduklarını bilmeniz gerek!
Bu gün içinde bulunduğumuz bu acı ve felâketli dönemi atlatıp milletçe huzur ve güvene kavuşmamızın yegâne ilâcı- Reçetesi- Tedâvisi- Telâfisi yalnız ve yalnız sensin. Bunu mutlak başaracaksın çünkü buna mahkûmsun!
Ülkücü genç!
MHP içinde ki çekişmelerin dışında kalmaya çalış ve sakın ülkücü arkadaşlarınla aranıza husumet girmesin.
MHP, bugünkü ülküsüz Balgat Beylerinin ellerinden alınacaktır ve o zaman her biriniz MHP’de görev alacaksınız. MHP Genel Başkanı, MHP milletvekili, İl- İlçe Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri sizlerin arasından çıkacak.
Bugünden küs olursanız, aksakalı Ağabeyilerinizden uzaklaşırsanız bilin ki yarın kucaklaşamaz ve ortak hedefe birlikte yürüyemezsiniz. Her biriniz birer TOPAL ÖRDEK olur yolda kalır, hem kendinize, hem milletinize kıyarsınız.
NE DİYOR ÂKİF;
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.
Yürekleriniz toplu vursun, kenetlenin sevin birbirinizi.
Tefrika girmesin aranıza, nizalaşmayın, gönül gönüle, el ele yürüyün kutlu hedefe.
Ülkücü Genç!
Devlet, Hz. Nuh’un gemisi gibidir!
Türk ordusu ise namusun teminatıdır, ona ancak namussuzlar, ırzına değer vermeyen soysuzlar saldırabilirler!
Devlet çeşmesinden hakkın olmayan ruhsatsız bir yudum dâhi su içme. Bugün devlet çeşmesinden ruhsatsız su içenler, yarın ecel yatağında, vallahi ölümün o sonsuz hararetinde bir damla dahi su içemiyerek, su, su diye kıvrana kıvrana can vereceklerdir!
Allah’a teslimiyet içinde yaşayanlar hiç bir şeyden korkmazlar!
Din, vatan ve namus uğruna verilmesi gereken mücâdele esnasında korku iman zafiyetindendir.
Korku, düştüğü gönüllerden kendi hacmi kadar imanın eksilmesine sebep olur!
Gerektiğinde kalemi eline,
Bazen sözü diline alacaksın.
En son ise lüveri beline!
Ülkücü Genç!
Sırtını vereceğin insanların soylu, yüksek karakterli ve asâlet sahibi olmaları gerektiğini sakın unutma!
Asâlet;
Kendi şahsi geleceğini vatanın geleceği noktasında yok sayarak; maddi ve mânevi bütün imkânların vatanın yüksek menfaatlerine amade kılınabilmesi hadisesidir!
Bu şuura erebilmen için;
1947 kışının soğuk bir gecesi Paris’te Sen Nehri kenarında donarak ölen Kırımlı Türk gencinin cebinden çıkan PARİS AKŞAMLARI ŞİİRİNİ sık sık okuman gerek. (Paris akşamları diye yazıp internete girdiğinizde şiir karşınıza çıkar, mutlaka okunmalıdır)
Ülkücü Genç!
Bağrında 'VATAN YARASI' diye bir yaran olsun.
Göz göz - pare pare - lif lif bir mübarek yara.
Her gün kanasın ıstırap çek, inle, dövün, bir ömür hiç kapanmasın.
Göğsünde ki ’VATAN YARANA’ sakın bir merhem sürüp savdırma.
Dünya ve içindekilere meyledip rahata kavuşabilme uğruna bağrında zonklayan bu "VATAN YARASINI" savdırmaya çalıştığın an bil ki artık sen de; mutfakla tuvalet arasına döşenmiş onluk pimapen borusun ve hiç bir şeysin!
Sen, bağrında sana acı çektiren bu vatan yarasıyla güzelsin!
Ülkücü Genç!
Sen vatan için çırpındıkça, Türk milletinin namusu, dini ve bekası uğruna yılmadan, yıkılmadan, büyük bir aşk, şevk, sevda, heyecan ve sarsılmaz bir iman içinde RIZA-I BARİ`yi gözeterek mücâdeleni sürdürdüğün müddetçe;
Hz. Musa gibi Firavunlar çıkacaktır yoluna.
Hz. İbrahim gibi seni ateşe atmak için Nemrutlar takılacaktır peşine.
Yeter ki sen imanlı ve ihlâslı ol!
Firavun`u boğan, Nemrut`u helâk eden Rabbin ile ol!
ÜLKÜCÜ GENÇ!
BU YAZIMI SANA OLAN VASİYETİM BİL VE YÜREĞİNLE OKU!
Sana olan vasiyetimde senden istediğim dava adamlığı zor ve çetindir. Beyinde bir cam kırığı gibi bir ömür inletir, kanatır, kakılır beyin zarına kasabın bıçağı gibi, acı verir lâkin seni pişirir ve kâmil insan kılar ve istenilen ülkücü olursun.
Bu dava;
Bir dertler yumağı ve ömür törpüsüdür.
Gönül ve Hâl ehli olup, Türklük ve İslâm ateşiyle yanıp kavrulan, Hakk`a sevdalı rütbe beklemeyen, dünyaya meyledip ikbâl kovalamayan, EVLİYALAR COĞRAFYASI ANADOLU'NUN her taşına sevdalı, her karış toprağına vurgunların dilinde türkü, gönlünde muhabbet, yüzünde tebessüm, ciğerinin derinliklerinde târifi imkânsız sızıdır!
Bu dava;
Yunus gibi "Gel gör beni aşk neyledi" diyerek yananların, Ertuğrul gibi gâzilerin davasıdır!
Bu dava;
Buram buram Türklük kokan Hazreti Yesevi`nin Türkistan yeli, Hazreti Mevlâna`nın insan sevgisiyle tutuşan gönlünün muhabbet ateşi,
Beş bin ülkü şehidinin kana kana içtiği şehadet pınarıdır!
Bu dava;
Müslüman Türk Milletinin hudut, coğrafya tanımayan enginlerden engin yüreğindeki mevcut olan İLAY-I KELİMETULLAH SEVDASINI hayat nizamı olarak dünya`ya nakış nakış işleyecek ulvi bir idealin adıdır!
Bu dava;
Dar ağaçlarında ruhunu Allah'a teslim eden Mustafa Pehlivanoğlu, Ahmet Kerse, Cengiz Baktemur, Halil Esendağ ve Duracıkların mezar taşlarında kitâbeleşen bir devrin öyküsüdür.
Bu dava;
Bazı menfaatperestlerin ellerinde ikbâl Kapılarını açmaya yarayan ne bir MAYMUNCUK, ne de bir takım mevkilere çıkmak için kullanılan İSKELEDİR.
Ülkücü Genç!
Bu gün içinde bulunduğumuz bu acı ve felâketli dönemi atlatmamızın yegâne ilâcı- Reçetesi- Tedavisi- Telâfisi yalnız ve yalnız sensin ve bunu mutlak başaracaksın çünkü buna mahkûmsun!
İstiklâl Savaşı’nın zaferle bitmesinin beklenildiği günlerdi. 1922’nin Ramazan’ında Yahya Kemâl`in şu mısraları bir MAHYA olarak yazılıp Süleymaniye Camii'nin minâreleri arasına asılmıştı;
"TA Kİ YÜKSELSİN EZANLARLA MÜEYYED NAMIN
GALİP ET ÇÜNKÜ SON ORDUSUDUR İSLÂM'IN"
Allah c.c nasip kıldı o gün gâlip geldik lâkin bugün dünden bin beteriz!
Türk milleti, değil yeni yapılacak olan Anayasa’dan, tarihten bile silinmek istenirken; bu nankör ve vefasızlara bir kez daha anlatalım o düşmanı oldukları Türk milletini. Bunu anlatmanın tek yolu; ülkücü Türk gençliğinin el ele, gönül gönüle verip kuvvet bulmasıyla mümkündür.
HAVA, TOPRAK, SU VE TÜRK!
İlk üçüyle hayat bulur, beslenir doyar insanoğlu.
Türk’ün adâleti sayesinde ise, mazlum milletler sulh ve sukûn içinde insanca yaşarlar!
"MUM EĞER YANMİRSE YAŞAMİR DEMEK, ONUN DA YAŞAMAĞI YANMAĞINDADIR "
İŞTE BÖYLE ÜLKÜCÜ GENÇ!
Türk milletini millet yapan değerlerinin uğrunda yan ki yaşadığın anlaşılsın. MUMUN YANMAĞI GİBİ YAN Kİ, YAŞAMİR DEMESİNLER…
Hani bir Azerbaycan Türk’ü atasözü vardır "DERİSİ YÜZÜLMÜŞ YÜREK GEZDİREN " diye.
Bu güzel sözle anlatılmak istenilen; milletin çözülüp vatanın batışı karşısında hainlerin yürekleri yağ bağlarken vatanseverlerin çekmiş oldukları çile ve ıstırapların dayanılmaz oluşudur!
Ülkücü Genç!
Biliyorum senin yüreğinin de benim ki gibi yangın yeri olduğunu!
Hainler, dönek ve nankörler epey yol aldı, davranıp atılmak için sen biraz geç kalmadın mı?