Ülkücü;
İlim, irfan, adap, edep, tevazu, millî gurur, millî şuur, millî haysiyet, ahlâk, basiret, müsamaha, zekâ, cesaret, metanet, tahammül, ümit, heyecan, vatan ve millet sevgisi, istiklâl ve hürriyet aşkı gibi hasletlerin sahibi olarak her zaman minnet ve şükranla yad edilmesi gereken mükemmel bir insan numunesidir.
Ülkücü;
Hayal kurar lâkin sanal âlemlerin kartondan atlarına binerek, hayali üniformalarının süsüne kapılıp, elinde kılıç sandığı klavyenin tuşlarına dokunarak DARTANYALLIK taslayıp Balgat’ın fedailiğine soyunarak gerçekleri haykıran ülkücü büyüklerine karşı nefsi adına ukalalık yapamaz.
Ülkücü;
Olay ve kişileri kendi nefsinin mihengine vurup değerlendirme yapmak yerine, olayları ve kişileri, ülkücü davanın mihengine vurarak bir değerlendirme yapmak zorundadır, aksi, basitlik, sığlık ve nefse uşaklıktır...
Ülkücülük, tarihi, kültürel ve mânevi derinliği olan yüce bir idealin adıdır…
Ülkücülük, fıtrı bir hadise, insani bir tercih ve imâni bir harekettir…
Ülkücülük, milli, insâni ve İslâmi olmak üzere üç boyutludur…
Ülkücülük, duygu, kültür ve bilgiden ibaret üç temel kaide üzerinde yükselen fikri bir yüceliktir…
Rahmetli başbuğumuzun rahle-i tedrisinden geçmeyenlerin yüzeysel ve yetersiz kalarak kaos ve muvazaa yaratmalarının ve dahası gidip saraya yamanmalarının temelinde başbuğun fikirlerinden nasiplenememek yatar.
Ülkücü terbiyemizden asla ödün vermeyelim.
Ülkücü, mutlaka bir gün toprak olacağını bilir lâkin çirkefleşerek hiçbir zaman çamur olmaz.
Ülkücü, adamın adamı olmak yerine davanın adamı olmayı yeğler. Ülkücü terbiyemizden asla ödün vermeyelim.
Öncelikle bilinmelidir ki;
Ülkücülük ve Türk milliyetçiliği, ciddiyet, ahlâk, tevazu, adâlet, dürüstlük ister ve tüm insâni ve imâni değerlere karşı saygıyı esas alır.
Yine bilinmelidir ki;
Yalanı, riyayı, kin, nifak ve madrabazlığı, kula kul ve kulun uşağı olup yal çanağı görmüş kedi gibi yılışmayı ve miyavlamayı kesinlikle reddeder!
Ülkücülükte, yılışıklığa, fırıldak ve topaç olmaya, kimlik ve kişilik zafiyetine, dünyalık ve nefsi çıkar hesaplarına, uşaklığa ve izzetinefissizliğe, beş paralık bir makam için cilveleşmeye, kapalı kapılar ardında iktidarlarla oynaşmaya ne yer vardır, ne de müsamaha!
Ülkücü kişi;
Dün olanları, kendisine veya davasına yapılan hakaret ve saldırıları, saldıranları, şehit olan ülküdaşlarına ''Kan içici vampirler, Fâtiha'yı bilmeyen dinsizler, morg bekçileri, eli kanlı katiller''diyen milliyetsizleri asla unutmaz ve bu gibilere karşı delikanlıca tavrını koyar. Geçmişte ülkücülere karşı yapılan alçakça ve iblisçe hakaretleri unutarak bunlarla bir araya gelmeyi şerefinden mahrum olma olarak görür ve de bunlarla birlikte olanları insan yerine koymaz.
Ülkücü kişi;
Ne yalan konuşur...
Ne ihanete ortak olur...
Ne hırsızlarla birlikte yol yürür...
Ne davasına ve ülküdaşlarına sövenlere payanda olur...
Ne de fesbuk sayfalarında ''Türklüğü ayaklarımın altına aldım'' diyen soysuzların methini yapacak kadar alçalır.
ORHAN KILIÇOĞLU