Erciyes’ten ayrılıp İstanbul’a döndükten sonra, daha sakin bir
değerlendirme yapalım...
Kurultay sırasında, daha çok gençler ziyaretime geldi.
Kimisi bizi Yeniçağ aracının bulunduğu yerde, kimisi de kaldığımız PTT
misafirhanesinde buldu...
Ben de çadır ziyaretleri yaptım. Konuştuğum gençlerin çoğunluğu, bizim
yazılarımızı uzun süreden beri takip edenlerdi.
Dolayısıyla, MHP’nin durumundan çok, ülkenin meselelerini ele aldık...
Muğla Üniversitesi Öğrenci Konseyi üyesi ve Kamu Yönetimi öğrencisi
Cemal Demir ve arkadaşı Vedat Oruçoğlu ile ilginç bir sohbette bulunduk.
Cemal, üniversite öğrencileri arasında, her etnik, dini veya sosyal
gruba, “kendi kaderini tayin hakkı” veren İkiz Yasalar ile ilgili bir
anket yapmış... “İkiz Yasalar nedir?” diye sormuş...
Hemen hemen bütün öğrenciler, İkiz Yasalar’ın ne anlama geldiğini
bilmediklerini söylemişler... Bazı erkek öğrenciler ise, “İkizlerin ne
olduğunu biliyoruz ama, İkiz Yasalar’ı bilmiyoruz” diye cevap
vermişler...
Yani ülkelerinin parçalanmasını öngören yasalardan habersizler... Eh
ülkenin aydın diye tanıtılan bir yazarı, “Vatanı bir kadın xxxxxx'ne
satarım” diye yazabiliyorsa, gençlere de bu durumu çok görmemek gerek!
Cemal Demir gibi gençler, ülke genelindeki bu bilgisizlik ve ilgisizlik
ortamının, medya tarafından oluşturulduğunu iyi biliyor ve Yeniçağ’ı bu
sebeple çok önemsiyorlar...
Hatırlayabildiğim kadarıyla, Konya-Çumra’dan, Kırşehir-Kaman’dan,
Ürgüp’ten, Tekirdağ’dan, Çorlu’dan, Lüleburgaz’dan, Adapazarı’ndan,
Muğla’dan, Karaman’dan, Samsun’dan, Turhal’dan, Giresun’dan,
Şebinkarahisar’dan, Trabzon-Çarşıbaşı’ndan, Erzurum’dan, Muş’tan,
Batman’dan, Şanlıurfa’dan, Kahramanmaraş’tan, Osmaniye’den, Adana’dan,
Ceyhan’dan, İstanbul’dan, İzmir’den, Ankara’dan, Mersin’den,
Antalya’dan, Avustralya’dan, Almanya’dan gelenlerle konuştum...
Ve tabii ki Kayserili ülkücülerle sohbet ettim...
Hemen herkes, “Hocam, ülkenin durumunu siz yazıyorsunuz zaten,
tespitlerinize de aynan katılıyoruz.
Zaten bütün öngörülerinizde haklı çıktınız. Şimdi ne yapmalıyız, bu
gidişi nasıl durdurmalıyız?” diye sordu. Ve yine hemen herkes, MHP’nin,
ülkenin uçuruma sürüklendiği bu günlerde gerekeni yapmadığında
hemfikir... Bunu üzülerek söylüyorlar... Gençlere, hem Türk Milleti’nin
genetik yapısına, hem de bu yapıyı taşıyan kitleler olarak kendilerine
güvenmeleri gerektiğini anlattım...
Ama gördüm ki, hepsi önlerine bir hedef konulmasını bekliyor, hatta bir
işaret bekliyor...
Türk Milliyetçileri, böyle bir işareti, normal olarak, liderlerinden ve
teşkilatlarından bekler. Ortada yönlendirici bir mesaj olmayınca,
çaresiz kalıyorlar. MHP liderliği ve yönetimi işte bu yüzden
tartışılıyor. Güvensizlik bu yüzden doğuyor.
Ülkenin tapusu elden giderken, milliyetçiler olarak durumu seyretmenin,
kendilerine yakışmadığını görüyorlar.
Ama tek başlarına tepki koymanın yetmeyeceğini de biliyorlar.
Küresel güçlerin, Türkiye’deki medyayı da ele geçirerek,
teslimiyetçiliği hakim ideoloji, hakim iklim haline getirdiklerini de
görüyorlar, bize önem vermelerinin sebebi de bu.
14. Erciyes Zafer Kurultayı’nın, ülke meselelerine çözüm getirici
kararlar alınmak yerine, parti içi bir mesele için; açıkçası, 12
Ekim’deki MHP kurultayının sonucunu belirlemek ve mevcut yönetimi devam
ettirmek amacıyla kullanılmış olması, çoğunluğu üzdü.
İl başkanlarının, 12 Ekim kurultayına dönük bir deklarasyona imza atmaya
zorlanması, kimlerin imzalayıp, kimlerin imzalamadığı açıklanmadan
bildirinin okunması, ters tepecektir.
Hangi insan kendi iradesinin üzerine, peşin peşin ipotek konulmasını
kabul edebilir ki, ülkücüler böyle bir kabule zorlanıyor, anlamak mümkün
değil...
Oysa, bu kurultay veya bütün faaliyetler ülke meselelerine
yoğunlaştırılmış olsaydı, böyle bir çabaya gerek bile kalmazdı!
Kimse ne lideri tartışırdı, ne yönetimi, ne de uygulanan hatta
uygulanmayan politikaları...
MHP yönetimi, 57. hükümet döneminde kabul edilen hiçbir yasanın Türk
Milliyetçiliği ile ilgisi bulunmadığını, hatta Türk Milleti’nin aleyhine
olduğunu, halkın bilmediği kabulü ile yola çıkıyor!
Oysa, bugünkü teslimiyet yasalarının önünü açan, 57. hükümet döneminde,
tahkim yasasından başlayan süreçte, 15 gün içinde 15 yasa, şeker yasası,
tütün yasası, Endüstri Bölgeleri Yasası gibi IMF ve Dünya Bankası
dayatmalarının kabulüdür. MHP, bu tablo yüzünden halka da güven
vermiyor. MHP, Türkiye aleyhine çalışanlara korku veren bir parti değil
miydi?
Türkiye’yi ayakta tutan bu korku değil miydi? Şimdi niçin kimse
korkmuyor? Erciyes’ten verilen “ilk büyük uyarı” bile niçin havada
kalıyor? Tayyip Erdoğan, niçin MHP’nin ve ülkücülerin tepkisinden
çekinmiyor?
Çünkü, benzer yasalara 57. hükümet döneminde MHP’nin ve Bahçeli’nin de
imza attığını biliyor... Halk da biliyor...
Dolayısıyla, kimsenin bu tartışmaları yadırgamaması gerekir...
Hiçbir güç bunu engelleyemez...
Şunu da belirtmeliyim ki, biz hiçbir adayın destekçisi veya köstekçisi
değiliz...
Bizim işimiz, doğruları tespit ederek kamuoyuna duyurmaktır...
Erciyes’ten çıkan mesaj, gerçekten “yeni bir lider ve yeni bir
kadro”dur...
Ancak Erciyes’teki nabız yoklamalarımızdan da anlaşılıyor ki, mevcut
lider adaylarının hiçbiri, o güveni telkin edebilmiş değil...
Özetle, ülkücüler, güven arıyor...