ÜLKÜCÜLER OLARAK NE YAPMALIYIZ?

Şunun şurasında 80 yaşıma birkaç yılım kaldı. Acelem var ömür tükenmek üzere, her yazım sonrası ya kısmet bir daha kine diyorum. Bu yüzdendir her gün bir veya iki yazarak paylaşmamın sebebi.

Bu akşam sizlerle ülkücü davamızı, davamıza musallat kesilen haramileri ve neleri yapmamızı konuşmak istedim. Acizane yazdıklarımı ülkücü camianın dışında bir tek kişi dahi son kelimesine kadar okuyup, yeni bir ruh ve yeni bir şevkle damarlarında mevcut olan asil TÜRK KANI harekete geçer de, bu zamana kadar yabancısı olduğu ülkücülüğü benimserse ne mutlu der bahtiyar olurum.

Böylesi bunalımlı bir dönemde bu şekil yazıları yazmayı namus borcu ve bir ibâdet olarak görüyorum. Burada yazdıklarımın yarın mahşer gününde mizân denen ilâhi terâzinin sevap kefesine konularak hayırlı amellerim olarak tartılacağından eminim.

Türk’ün boğulmak ve Anadolu’dan kovulmak için her türlü çirkefliğin yapıldığı bir zamanda biz inanmış ülkücülere düşen görevler; Dinimizi yaşamak, Türk kültürünü ve Türk’ün töresini diri tutmak, Ülkücü fikri ve unutturulmaya çalışılan TÜRKEŞ ve ATATÜRK'Ü yeni yetişen neslin beyinlerine ve gönüllerine ilmek ilmek işleyip, bu sayede Türk’ü yücelterek devletimizi ebet müddet kılmaktır.

Ülkücü olduklarını iddia eden malum siyâsilerin yapmış oldukları yanlışlıkları fırsat bilen bir takım Türk düşmanı mihraklar, yazılı ve görüntülü basında ülkücüleri milletimizin gözünden düşürüp itibarsızlaştırmak için günün 24 saati durmaksızın yılardır biriken kuduz virüslü salyalarını dökmektedirler.

Ülkücü dava bir hakikattir. Hakikatler yumruklandıkça daha da kuvvet bulurlar. Birilerinin, siyâsetin lağım kokan karanlık ara sokaklarında şahsiyet ve kişiliğini kaybederek sarhoş sersemliği ile çirkefleşip nara atmaları bizi ne etkiler ve ne de şevkimizi kırar. Çünkü bizler Başbuğun rahle-i tedrisinden nasiplenen bid'at bilmez saf ve tertemiz ülkücüleriz.

ÜLKÜCÜLÜK TAKLACILIK DEĞİLDİR!

Ülkücü davayı kendi siyâsi ve dünyevi ikbâlleri uğruna kullanan bedbahtlar bilsinler ki, 5000 ülkücünün şehadet kanlarında boğulacakları günler pek yakındır. Bu dünyaperstleri ve ikbâl taklacılarını içlerine sindirebilenlerin ülkücülük iddiaları ciddiye alınmamalıdır.

Ülkücülük şereftir!

Ülkücünün önceliği namustur!

Şerefin ve namusun tâvizi olmaz!

Daha dün ülkücülere yapılan hakaret ve dinsizliğe kadar varan çirkin ithamları unutarak bugün kişisel çıkar uğruna câhilce bir beka aldatmacasıyla SARAYIN bahçesinde takla atanlarla birlikte olmak ve onları savunmak ülkücü olan kişilerin kabul edemeyeceği kadar ağır bir züldür.

ÜLKÜCÜ GENÇLER!

Mübarek anaların asil ve soylu evlâtları!

Sütü helâl, ninnisi ilâhi, gönlü vatan aşkıyla tutuşan delikanlılar!

Şunu biliniz ki şu an sizleri, sizlerin geleceklerinizi, ırz ve namuslarınızı, Türk'ün istiklâlini ve istikbâlini düşünen tek bir LİDER mevcut değil!

Sıra, ülkücü davayı bitirmeye,

Sıra, ülkücüleri kendi aralarında dövüştürmeye,

Sıra, Türk milletini ülkücüsüz, ülküsüz, sahipsiz ve öksüz bırakmaya geldi!

ÜLKÜCÜLÜK BİTİRİLİRSE!

Ülkücü dava bitirilirse;

Türk milleti omurgasız,

Türk milleti alyuvarsız,

Türk milleti oksijensiz kalır.

Ve dahası bitkisel hayata girer.

Ülkücüler, devlete hayat verip, devletin dik ve ayakta kalmasını sağlayan kökleridir.

Bu kökler ki Anadolu'da nice Türk'ü yaşatıp, devletine hayat olmuştur.

BİZ BİTMEYECEĞİZ!

Çünkü; Genlerimizde Türklük mağması, gönüllerimizde bu ülkü ve bu iman var oldukça her zaman için varız ve Türk’ün en güçlü iman ve aksiyon ORDUSUYUZ!

EY İNANMIŞ ÜLKÜCÜ GARDAŞ!

Yılmak,

Pusmak,

Soğumak,

Cesaretini kaybetmek,

Ümitlerini yitirmek ve böylece atıl olmak yok!

Şayet atıl olursan, puştu sevindirir, haine bayram yaptırırsın!

Vatan bizim vatanımız!

Devlet bizim devletimiz!

Namus bizim namusumuz!

Gönderdeki bayrak bizim bayrağımız!

Öncelikle söylemek istiyorum ki; ülkücü davayı mevcut her hangi bir siyâsi parti ismiyle birlikte telâffuz ederseniz, umman olan ülkücü davayı basitleştirir ve sığlaştırırsınız!

ÜLKÜCÜ, KUTSAL KAVGALARIN ADAMIDIR!.

Son istenmeyen pusu kurup dövme olaylarını fırsat bilenlerin dediklerinin aksine, ülkücüler çapulcu olmadıkları için sokaklara inerek savunmasız insanlara saldırmaz. Ülkücüler ancak ve ancak Türk'ün var oluş ve Cumhuriyetin yaşatılması davasında mertçe ve gümbür gümbür MEYDANLARA İNERLER, Hakk’ı haykırıp millet yoluna baş koyarlar.

Lağım akan medyanın ülkücü düşmanlarına hatırlatırım ki;

Birilerini dövmek için sokağa çapulcular çıkar. Ülkücüler ise sokağa çıkmazlar.

Onlar Türk’ün beka yoluna baş koyan yiğitlerdir, çıkarlarsa yiğitçe er meydanlarına çıkarlar.

ÜLKÜCÜLÜK;

Bir Türk için insanın yükselebileceği en üst mertebedir ve insanlığın en yücesi, şerefin en zirve noktasıdır.

ÜLKÜCÜ;

Bazen Vey Irmağı kıyısında Çinliye kılıç çalan Kürşad'ın kırk çerisinden biri olur.

Bazen Ulubatlı Hasan olur, elinde üç hilâlli bayrağı ile surlarda,

Bazen Genç Osman'dır Bağdat önünde,

Bazen Koca Seyit'tir kucağında 274 Kg lık mermisiyle Çanakkale'de.

ÜLKÜCÜ;

Hiçbir zaman boynuna tasma taktırmaz,

O' vatanı, şerefi, milleti için kavga verir.

Kavgasını ibâdet bilir, nefsi için vuruşmaz.

Ülkücü gâzi olur, Şehit olur, Lâkin dünyaya meyledip kimsenin uşağı olmaz.

ÇÜNKÜ ÜLKÜCÜNÜN DAVASI;

Fıtri bir hadise,

İnsani bir tercih,

İmâni bir harekettir.

ÜLKÜCÜ DAVA;

Bilgi, kültür ve duygu temelleri üzerinde yükselen bir inanç ve fikir hareketidir.

Tarihi, kültürel ve mânevi derinliği olan yüce bir idealin adıdır.

İYİ BİLİNE Kİ;

Bu ifâdeden gayrısı çapulcu olup, birilerinin bindirilmiş kıt'alarıdır. 

Bu gibiler asla ve kata ülkücü olamazlar.

BAŞARI;

Ancak ve ancak, Başbuğ Türkeş’in mübarek Anadolu topraklarına ektiği

ÜLKÜ TOHUMLARINI el birliği ile yeşertip, ÜLKÜCÜ RUH etrafında kenetlenip organize olarak, küfrün, hainlerin ve ecnebi uşağı Cumhuriyet düşmanlarının karşılarına çıkmakla mümkün olacaktır!

ALLAH’TAN NİYAZIMIZ;

Türk milletine ülkücü dirilişle yeni yeni zaferler kazanıp, can Anadolu topraklarında kıyamete kadar yaşamayı nasip eylesin inşallah- âmin.

BİLİNSİN Kİ;

Ülkücünün ülkücüyle kapıştırılması tarihimizde uğradığımız felâketlerin en büyüğü olacaktır ki sonu Türk’ün bu topraklardan silinip yok olması olacaktır!

ÜLKÜCÜ ÜLKÜCÜYE SALDIRDI DENİLİYORSA!

Şayet bir yerde her hangi bir sebeple ülkücü ülkücüye saldırdı diye bir haber duyarsanız, biliniz ki ya birileri ülkücülere çamur atıyordur, ya da taraflardan biri mutlaka ülkücü olmayıp birilerinin bindirilmiş kıt'alarıdır.

ÜLKÜCÜ ÜLKÜCÜYE ASLA VE ASLA SALDIRMAZ!

Çünkü ülkücü ülkücünün kan ve can kardeşi olup, Türk milletinin vatanının, ırzının mücâdelesini birlikte veren mübarek anaların doğurup büyüttüğü yiğitlerdir.

ÜLKÜCÜ NEDEN BÜYÜK İNSANDIR?

Evliyalar coğrafyası Anadolu’nun her taşına sevdalı ve her karış toprağına vurgun oldukları için... Kutlu davası dilinde türkü, gönlünde muhabbet, yüzünde tebessüm, ciğerinin derinliklerinde tarifi imkânsız bir sızı olmasına rağmen, bu sızıyı ilâhi bir mükafat bilip mustarip olmadıkları için… Ve dahası bozkurt olup; Dini, imânı, namusu ve vatanı bir tarafa atarak, çanak yalayanlar gibi tasmaya rıza göstermedikleri için…

HAYDİN YİĞİTLER!

HAYDİN YENİ AKINA!

CİHAN VARSIN ÜLKÜMÜZÜN FARKINA!

Bir zamanlar Türk’e cesaret, emperyalistlere korku salan bir yeminimiz vardı ki her yeminimizde yer küre sarsılır, gök kubbe titrerdi.

YEMİNİMİZDE DİYORDUK Kİ;

Allah'a, Kur-an'a, vatana, bayrağa yemin olsun.

Şehitlerim, gâzilerim emin olsun.

Ülkücü Türk Gençliği olarak, komünizme, kapitalizme,

faşizme ve her türlü emperyalizme karşı mücâdelemiz sürecektir.

Mücâdelemiz son nefer, son nefes, son damla kana kadardır.

Mücâdelemiz milliyetçi Türkiye'ye Turana kadardır.

Ülkücü Türk Gençliği olarak;

yılmayacağız, yıkılmayacağız, başaracağız, başaracağız, başaracağız.

Allah Türk'ü Korusun ve Yüceltsin.

Yemin tekrarına var mısınız?

Elbette ki varsınız, ona ne şüphe.

Aylardan Ağustos, günlerden Cuma

Gün doğmadan evvel İklim-i Rum'a

Öztürkler ordusu geçti hücuma

Yeni bir şevk ile gürledi gökler

Ya Allah Bismillah Allahu Ekber….

Nidalarıyla yeni bir silkiniş ve yeni bir dirilme gerek!

Bu topraklar üzerinde son sözü Türk milliyetçileri - ÜLKÜCÜLER söyleyecektir.

Ülkücü mücâdelemiz ne nefsi, ne de dünyalık ikbâl içindir.

Davamız, 1000 yıl sonra bu topraklar üzerinde doğacak olan masum kız çocuklarının namus, iffet ve bekâretlerinin selâmeti içindir.

Haklıyız, Hakk ile beraberiz, Hak'kın yolundayız.

Kazanacağız! Kazanmaya mecburuz!

Ümitlerimizin tükendiği noktada mücâdelemize imanımızla, inadımızla devam edeceğiz. Yüce Allah Türk'ü âleme nizam vermekle görevli kıldı. Bu görev Türk'e ilâhi bir payedir, şereftir, üstünlüktür.

Bazı kendini bilmezler yazdıklarım için ''Adile teyzenin hikâyesi'' diyebilirler.

Bu onların sütsüzlüğünü, ülküsüzlüğünü ve çapsızlığını gösterir.

ORHAN KILIÇOĞLU

16 Haziran 2022

YORUM EKLE