Vatan, din ve namus, birbirinden ayrı düşünülmesi imkânsız üç kavramdır. Birinin yokluğunda, zaman içinde diğer ikisi de yok olmaya mahkumdur!
Vatan kavramı, en güzel ifadesini Peygamber efendimizin ‘’HUBBU’L VATAN, MİN EL– EL İMAN’’ hâdis-i şerifinde bulur.
Namus için savaşılır ve namus uğruna yere düşen kanların toprakla buluşup yoğrulmasıyla toprak vatanlaşır, vatanlaşan toprak artık namustur!
BU SEBEPLERDEN DOLAYIDIR Kİ;
İman – İffet – Namus – Hayâ – Edep – İrfan – Vicdan - Ahlâk sahibi olup, karısının, kızının, komşusunun ve dahası 83 milyon Türk insanının namusunu kıskanan haysiyet ve üstün şeref sahibi insanlar; vatanı, milleti, bayrağı, ordusu ve ülkesinin bölünmez bütünlüğü üzerine Kur’an’i, Turan’i ve Muhammed’i bir hassasiyetle titrerler!
BAYRAK;
Namus uğruna akan şehadet kanlarıyla vatanlaşan torağın semalarında dalgalanan hürriyet sembolüdür, kadınlar için en büyük tesettür olup iffetin ve namusun teminatıdır. Bu duygu, namuslu insanlar için böyledir ve de hep böyle sürecektir.
EZAN İSE;
Mukaddes olan tüm milli ve mânevi değerlerin korunup, yaşanılıp ve de yaşatılacağına dair günde beş vakit olmak üzere minarelerden yükselen ALLAHU EKBER sedalarıyla yapılan bir yemindir.
İSTİKLÂL ŞÂİRİMİZ ÂKİF’İN İFADESİYLE;
‘’Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli’’
Namussuz ve şerefsizlerden vatana sevgi ve bağlılık, bayrağa karşı ise saygı beklenemez!
*Zinâyı serbest bırakıp fuhşun yolunu açanlar,
*Homoseksüelliği yüz kızartıcı suç olmaktan çıkaranlar...
*Zerre kadar haya etmeden bebek katilleriyle masaya oturanlar...
*Yoksulun hakkı olan hazinenin etrafında hırsız kediler gibi dolananlar...
*Her gün 30- 40 ayrı etnik yapıdan söz ederek, ayrılık tohumları ekenler...
*Habur'da çadır mahkeme kurup devletimizin şerefinle oynayanlar...
*Türk devletinin üniter yapısını bozarak özerk bölgeler oluşturmaya çalışanlar...
*Milli bayramları hiçe sayıp, halkın katılımını hazmedemeyenler...
*Andımıza kafayı takarak, dağda, taşta Türk’ün şehadetlerinin nişanesi ve bakiyesi olan ‘’ NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE’’ sözünü silenler...İşte bunların tümü, minarelerden ezan sesleriyle yükselen yeminleri günde beş vakit bozanların ta kendisidirler.
GÜNDE BEŞ VAKİT YEMİN BOZANLARA, OZAN ÂRİF’İN DİLİYLE DERİZ Kİ
***Ârif’im sözümü yayın bucağa,
***İnciri dikerler senin ocağa,
***Her gece verirler başka kucağa,
***Karına karım dersin amma iş işten geçer.
VATAN;
Üzerinde neslin devamı, İslâm inancının gereği gibi yaşanıp ve de yaşatılabilmesi, ırz, namus ve haysiyetin güven içinde muhafaza edilerek gelecek nesillere intikali için elzemdir.
Bu ifadeden anlaşılacağı üzere vatan sevgisi;
Yüksek bir îmanın neticesi olup, kıskanma duygusunun ve Türk’e has ulvi bir namus anlayışının gönülleri ve beyinleri kavuran dayanılmaz hararetinin toprağı ısıtması ve ona ilân- ı aşkıdır.
VATAN;
Soylu, asil ve karısının, kızının, bacısının, gelininin namusu ve bekâreti üzerine titreyen ve bu kutsal değerler uğrunda ölümü göze alabilen şerefli insanların varlık sebebidir.
Vatan, onları bir anne şefkatiyle emzirip koynunda barındırırken, onlar da; VATAN ANALARINDAN emdiklerinin karşılığını ona, gaza meydanlarında şehadet kanlarını onun uğrunda seve seve sebil ederek öderler.
Ana - Evlât muhabbeti ve safiyeti içinde asırlardan beri bu hep böyle süre gelmiş, kıyamete kadar da hep böyle sürecektir. Boşuna mı adına ‘’ANDOLU’’ demişler. Elbette ki bir bildikleri vardı!
YOKSA VATAN;
Beslenip doyulacak, üzerinde şerefsizce ve uşak bir şekilde yaşanılacak kuru bir toprak parçası, bir tarla, sulak bir bostan, verimli bir sera, en önemlisi de iğrenç ve de aptalca! bir AB sevdası uğruna Batı’nın İTİNE- PİÇİNE peşkeş çekilip rüşvet verilebilecek bir arsa veya bir arazi değildir!