Egemen sermaye, tam sayfa gazete ilânları vererek “korkuların boş olduğu” gerekçesiyle AB’ye teslimiyet isterken, Türkiye’yi paramparça edecek ikiz yasalar TBMM’de kabul edildi!
TBMM, 4 Haziran günü “İkiz yasalar” denilen BM sözleşmelerinin onaylanmasını kabul etti.
“Bütün halklar kendi kaderini tayin hakkına sahiptir.
Bu hak vasıtası ile halklar kendi siyasal statülerini serbestce tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler” hükümlerini içeren sözleşmeler, daha önce Dışişleri Komisyonu’nda Genelkurmay Temsilcisi’nin salondan çıkarılması ile kabul edilmişti.
Tasarıya CHP’li Şükrü Elekdağ ve Haşim Oral ile AKP’li Emin Şirin muhalefet şerhi koymuş, Şirin, şerh gerekçesini açıklarken, “Bütün halkların kendi kaderini belirleme hakkından bahsediliyor.
Bu bir anlamda self determinasyon anlamına geliyor.
Ben bunun self determinasyon olarak anlaşılmaması için şerh koyuyorum’’ demişti.
BM Sözleşmeleri’ndeki temel hükümler daha dar anlamda, Kohenhag siyasi kriterlerinde de var.
Kopenhag kriterleri, azınlık haklarının kabulünü öngörüyor.
GENEL KURULDA NASIL GÖRÜŞÜLDÜ?
4 Haziran günü, Sadık Yakut’un başkanlığında toplanan Meclis’te özetle şu görüşmeler yapıldı:
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde önce AK Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Nur Doğan Topaloğlu konuştu.
Topaloğlu, “Bu sözleşme 1966’da kabul edilip, imzaya açılmış, tarafların onayına sunulmuştur.
Sözleşmeyi, Bakanlar Kurulu kararı uyarınca, Büyükelçimiz Volkan Vural imzalamıştır; Bakanlar Kurulu kararı alınınca yetki verilmiş, bu şekilde imzaya sunulmuş, kendisi de, bu yetkisini kullanmıştır.
Bu sözleşmeyi, 188 ülkenin 145’i kabul etmiştir. Tüm Avrupa Konseyi üyeleri de, bu sözleşmeye taraftır; zaten, bunun gündeme gelmesinin sebebi, biraz da, buradan kaynaklanmaktadır” dedi.
Topaloğlu, milletvekillerine tamamen yanıltıcı bilgi vererek, “Sözleşmenin 2’inci maddesi, o ülkenin ekonomik durumunu da güvence altına almış bulunmaktadır; bu bakımdan da sakınca olmadığı anlaşılmıştır” diye konuştu.
Topaloğlu, sözleşmenin denetiminin Ekonomik ve Sosyal Konseyin 1985/7 sayılı Kararı uyarınca, 18 bağımsız uzmandan oluşan Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi tarafından yapılmakta olduğunu, bunların denetimleri sonucu da, raporlar düzenlendiğini, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine sunulduğunu ve uygulamaya konulduğunu belirtti.Yani, Türkiye’nin sözleşmeye uyup uymadığı konusunda, dış denetimi kabul edeceğini belirtti.
Türkiye’nin çekinceleri konusunda bilgi veren Topaloğlu, “Ülkemiz, sözleşmenin 3’üncü ve 14 üncü maddesindeki Türkçeden başka dil kullanılması ve 40’incı maddedeki öğretim hakkıyla ilgili sakıncaları zaman zaman gündeme getirmiştir.
Bütün bu gelişmelerden sonra, Genelkurmay 13 ve 15’inci maddeyle ilgili olarak, ekonomik ve sosyal haklardan kaynaklanan hükümlere hassasiyet göstermiştir. 13’üncü madde çocukların, inanca göre dinsel eğitimiyle ilgilidir.
Anayasamızın 24’üncü maddesi ise din ve ahlâk eğitimi ve öğretiminin devletin denetim ve gözetimi altında yapılacağını bildirmektedir. 15’inci madde ise kültürel hayata katılma hakkıyla ilgili olup, hassasiyet bundan kaynaklanmaktadır.
Ancak, ülkemizin, Avrupa Birliğine girmek için süratle yol aldığı bir dönemde bu konu gündeme alınmıştır, çekince konsun konulmasın diye üzerinde tartışmalar yapılmıştır; çekince konması halinde, ileride bazı sakıncalar, bazı aleyhte yorumlar olacağı düşünülerek bundan vazgeçilmiş, nasıl olsa, hem sözleşmenin 2’inci ve 4’üncü maddesinde hem de Anayasamızda ilkeler mevcut olduğu için, bundan vazgeçilerek, tasarı, doğrudan, çekincesiz kabul edilerek gündeme gelmiştir. Ben, bu genel bilgileri sizlere sunuyorum.
AKP olarak, biz, bu tasarının lehinde oy kullanacağımızı belirtiyorum” dedi. Oysa, imzalanan bir anlaşmanın Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemiyor. Bu durumda Topaloğlu, millevekillerine yanlış bilgi vermiş oluyor...
ELEKDAĞ’IN GÖRÜŞLERİ
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ, sözleşmeleri “ileri sanayi veya sanayi ötesi bir gelişmişlik düzeyindeki devletlerin vatandaşlarına tam anlamıyla sağlayabilecekleri haklardan oluşmaktadır” diye övdükten sonra “Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz de, sosyal ve kültürel haklara ilişkin uluslararası sözleşmenin ekli beyan ve çekincelerle onaylanmasını uygun buluyoruz” dedi.
Daha sonra Başkan Sadık Yakut, Sözleşmenin uygun bulunduğuna, kanunun yayını tarihinde yürürlüğe gireceğine ve kanunu Bakanlar Kurulu’nun yürüteceğine dair üç maddelik tasarıyı oylamaya sundu. Oylamaya katılan 162 kişi kabul oyu verdi, ancak toplantı yeter sayısı olmadığı için birleşime ara verildi. Oylama yeniden yapıldı.
Katılan 221 kişiden 216’sı kabul 5’i red oyu verdi ve tasarı geçti:
SİYASİ HAKLAR SÖZLEŞMESİ
Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde de AK Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Nur Doğan Topaloğlu konuştu. Topaloğlu, “Bu sözleşme de, 16 Aralık 1966’da imzaya açılmış, tarafların onayına sunulmuştur.
Sözleşme, Bakanlar Kurulunun kabulünden sonra, Sayın Büyükelçi Volkan Vural tarafından, 15 Ağustos 2000 tarihinde imzalanmıştır. Bu sözleşmeyi de 188 ülkeden 148’i kabul etmiştir” dedikten sonra sözleşmenin insan hakları evrensel bildirgesinin bir devamı niteliğinde olduğunu iddia etti.
Topaloğlu, imzalayan ülkelerin 18 bağımsız uzmandan oluşan İnsan Hakları Denetim Komitesi’nin denetimini kabul ettiğini, ABD’nin idamla ilgili maddeyi kabul etmediğini hatırlattı.
Topaloğlu, “Sözleşme, Türkiye Büyük Millet Meclisine, ilk olarak, Dışişleri Bakanı Sayın Hikmet Çetin imzasıyla, 23 Haziran 1992’de sunulmuş, sonra geri çekilmiştir. Nihayet,
Komisyonumuzdan geçerek, sizlerin huzuruna gelmiş bulunmaktadır. Sözleşmenin kabulü yolunda oy kullanacağız” dedi.
CHP adına İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ, sözleşmeye 191 Birleşmiş Milletler üyesinden 148’inin katılmış olduğunu, hâlâ anlaşmayı, sözleşmeyi onaylamamış olanların ise
sadece uluslararası alanda marjinal nitelikte olan ve hatta yerleri dahi harita üzerinde saptanmasında zorluk çekilen ülkeler olduğunu iddia etti!
Elekdağ, sözleşmenin yıllar sonra gündeme gelmesinin birinci sebebinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadeledeki üstün performansı sonucunda terörün kontrol altına alınması ikincisinin ise Türkiye’nin, Avrupa Birliğine tam üyelik hedefi olduğunu söyledi. (Bu durumda PKK’nın terörle yapamadığını, uluslararası sözleşme kabulü ile Meclis yapmış olacak)
Elekdağ, “57’nci hükümetin kararı uyarınca, sözleşme, Ağustos 2000 tarihinde, New York’ta, Birleşmiş Milletler daimi delegemiz tarafından imzalanmıştır. Ayrıca, bunun onaylanması, Türkiye’nin, Avrupa Birliğine yükümlülüklerini içeren Ulusal Programda öngörülen hedefler arasına derç edilmiştir.
Sözleşmeye taraf olan devletlerden biri, eğer, ulusal varlığını tehdit eden, toplumsal nitelikte bir tehlikeyle karşılaştığı takdirde, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini askıya alma ve
yükümlülüklerine aykırı birtakım tedbirleri uygulama imkânına sahiptir” diye milletvekillerini ikna etmeye çalıştıktan sonra, Türkiye’nin sözleşme ile ilgili beyanlarını ve çekincesini hatırlattı ve Türkiye’nin sözleşmenin birinci maddesindeki ‘bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına -yani, self determinasyon hakkına- sahiptirler’ ifadesine ilişkin beyanı bulunduğunu, ancak devletlerin toprak bütünlüğü kabul edilmiş olduğu için bu konuda endişe edecek bir durum bulunmadığını, iddia etti.
Elekdağ, Dışişleri Bakanlığının, söz konusu kavramın muhtemel değişik yorumlarını bertaraf edebilmek amacıyla, sözleşmenin “Türkiye Cumhuriyeti, bu sözleşmeden doğan
yükümlülüklerini, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinden doğan haklarına ve yükümlülüklerine uygun olarak yerine getireceğini beyan eder” beyanıyla onaylanmasını istediğini, ancak Dışişleri Komisyonunda, sözleşmenin incelenmesi sırasında, Genelkurmay Başkanlığı temsilcilerinin, beyanın “Bu sözleşmedeki hiçbir hükmün, hiçbir devlet, grup veya kişi tarafından, Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkeleri bağlamında, Türkiye’nin ulusal birlik ve bütünlüğüne aykırı yorumlanamayacağı Türkiye tarafından beyan edilir” şeklinde olmasını istediklerini, Dışişleri Bakanlığı temsilcilerinin ise, bu konuyu, hukuk müşavirleriyle etraflı olarak incelediklerini ve böyle, kendileri tarafından öngörülmüş olan beyana ilave bu şekilde bir cümlenin ekinin, gerçekten, yarardan çok zarar yaratabileceğini belirttiklerini yapılan oylamada da Dışişleri’nin görüşünün kesinleştiğini söyledi.
Elekdağ, bu beyan ve çekincelerle tasarının onaylanmasının uygun olacağını söyledi.
Daha sonra “Birleşmiş Milletler tarafından 16 Aralık 1966 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına 15 Ağustos 2000 tarihinde New York’ta imzalanan Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin, beyanlar ve çekince ile onaylanması uygun bulunmuştur” şeklindeki tasarı üzerinde kimse söz almadığı için, oylamaya geçildi.
247 kişinin katıldığı oylamada 245 kişi kabul, 1 kişi red, bir kişi çekimser oy kullandı ve tasarı geçti.
Meltem-Mesaj TV ve Ulusal Kanal dışında, televizyonlar, Türkiye’yi parçalanmaya götürecek bu yasalarla ilgili haber bile vermedi...