Artık istatistikler yayınlanıyor "Türkiye'deki Suriyelilerin nüfusu 5 yıl sonra şu kadar, 10 yıl sonra şu kadar olacak" türünden... Üstelik Suriye'deki iç savaş bitse bile sığınmacıların büyük çoğunluğunun geriye dönmeyeceği gerçeği konuşuluyor...
Ensar-muhacir derken Kilis'te Türkler azınlık durumuna düştü... Böyle giderse Kilis'teki Suriyeliler ensar pozisyonuna dönüşecek, yeni gelenler olursa onlar muhacirden sayılacak!.. Ola ki başka şehirlere göçmek zorunda kalırlarsa, şimdi kendilerine "Siz ensarsınız" denilen Kilis'in Türkleri, gittikleri şehrin muhaciri olacaklar!..
Ensar-muhacir derken coğrafyamızın insan yapısı hızla değişiyor... 'Millet' kavramına soğuk bakan kafaların ise bu durum umurunda değil... "Bu ülkede sadece Türkler yok ki" şeklinde onlarca yıldır milliyetçilik ve ulus-devlet aleyhine kullanılan şablon yeni bir popülasyona daha kavuşuyor!..
Fırsatı yakaladığında bulunduğu mazgaldan kafayı uzatıp, devletin ve bayrağın adını tartışmaya açan zihniyet, şimdi 'makul'ü oynuyor olsa da ilk fırsatta o dile sarılacak karakter ve azme sahip... Eh artık yeni malzemeler de birikiyor... Yarınlarda Kilis'in, Gaziantep'in Türklüğünden bahsetseniz, size anında 'ırkçı' yaftasını asacak diller o adi pusuda bekliyor olacak!..
Biz bu kadar çoğunlukken, adımızı bizden esirgemeye kalkanlarca, "Siz Türk derseniz, başkaları da şöyle der" şeklindeki üçüncü sınıf 'Türksüzleştirme' ve 'bu milletleşme' gerekçesi önümüze getiriliyor... Nüfus yapısı bu hızla değiştiğinde 'Türk' demek belki de bölücülük türünden suç hâline getirilecek!..
***
Tarihi kendi şartları içinde değerlendirmezseniz ortaya tuhaf durumlar çıkıyor... Ensar-muhacir klişesini, tarihî, dinî ve sosyal farkların hiçbirini dikkate almadan, olduğu gibi bugüne taşımak gibi...
Meselâ, ensar-muhacir kardeşliği pekişsin diye birbirlerine varis bile tayin edilmişlerdi... Ta ki mirası Bedir'den sonra 'kan bağı'yla lâyık kılan ayet-i kerime gelene kadar... Ayrıca bahçesinden ortaklık ve eşlerden birini teklif etmek gibi örnekler söz konusu, o döneme ait...
Bugün konuyu sadece ensar-muhacir boyutuyla ele alanların böyle tekliflerini duymadık henüz!.. Tabii evlerini açanları da!..
***
Bunları dillendiriyoruz diye kimse bizi ırkçılıkla suçlamasın... Baştan sona yanlış bir siyasetin bedelini, hem Suriye'de mağdur ve mazlum olan halk ödüyor hem de ulus-devleti günden güne kemirilen, topraklarındaki nüfus yapısı değiştirilen Türk milleti ödüyor...
Bizi ırkçılıkla suçlayabilecekler için tekrar edelim: Bu topraklar vatanlarında zulüm, kırım ve sürgün gören milyonlarca insana ev sahipliği yaptı, ekmeğini paylaştı... Kafkaslar'dan, Balkanlar'dan, Orta Doğu'dan gelen mazlumların kanına, kökenine bakmadı, kendisinden ayırmadı, yönetme yetkisine ortak etti...
Yani 'ötekileyici' bir sicilimiz yok fakat kabul edelim ki Suriyeliler konusu çok ciddi bir krize doğru ilerliyor... Suriye'de iç savaş bitse bile hepsinin geri dönme ihtimali olmayan milyonlarla yeni sosyal ve adlî problemlere kapı aralıyoruz...
Kamplardan şehirlere doğru dağılan veya kampa hiç uğramadan şehirlere geçen göçmenlerle vatandaşlar arasında çıkan olayların artmama ihtimali yok... Büyük çoğunluğu mazlum olan Suriyelilerin de bundan etkilenmeme ihtimali bulunmuyor...
Gerginliğe kaynaklık eden ikinci problem de bu Suriyelilerin cinsiyet ve yaş durumları... Kadın, yaşlı ve çocukların, savaşamayacak durumda olanların Türkiye'ye gelmeleri ve şartlar düzelinceye kadar kalmaları anlaşılabilir bir durum... Ya erkekler? Eli silah tutacak yaştaki milyonlarca erkeğin, bir başka ülkede nargile tüttürüyor, toprakları işgal altındayken, bir başka ülkenin sahillerini sere serpe işgal ediyorsa, bunun da o 'ensar ülkesi'nde rahatsızlığa yol açması son derece normal!..
Devlet devletliğini yapacak ve Suriyelileri kamplarda tutmayı başaracaktı... Şimdi Peşaverleşmiş şehirlerimiz, suç ve suçlu üreten denetlenmesi zor alanlarımız oluştu... Ülkelerinde savaşma gücü olup da, kadın ve çocuklarla Türkiye'ye gelen ve suça dalan Suriyeliler de vatandaşlar arasında gerilimin sebebi oldular ve olmaya devam edecekler...
Bizimkiler de 'ensar-muhacir' klişesiyle konuyu çözeceklerini zannetmişlerdi... Tarih, sosyoloji ve siyaset biliminin aykırı ikazlarını görecek derinliğe sahip olamadıkları için, sınırın hem ötesinde hem de berisinde Türkiye'yi sıkıntıya soktular...